Önce bunun zamanlamasına değinelim: 10 Martta Laheyde BM Genel Sekreteri Kofi Annanın düzenlediği görüşmelerin fiyasko ile sonuçlanmasından sonra, müzakere süreci durdu, Annan planı da rafa kalktı. Şimdi Rum tarafı, 16 Nisanı heyecanla bekliyor. O tarihte, ABnin üyelik kapıları (sadece kendilerine) açılıyor...İşte Denktaş, tam bunun arifesinde, inisiyatifi ele alıyor ve yeni bir öneri paketi ortaya koyarak, çözüm sürecinin son bulmadığını, karşı taraf isterse bunun başka zeminde de devam edebileceğini göstermeye çalışıyor...* * *BU yeni Türk önerisi iki unsur içeriyor. Birincisi çok önemli: Türk tarafı, Maraş bölgesini, yeniden iskana açılmak üzere, Rum tarafının kontrolüne veriyor. Denktaş bununla Maraş ile ilgili olarak "toprak tavizi" vermeye hazır olduğu mesajını iletmiş oluyor... İkinci unsur, iki taraf arasında ticaret, ulaşım, dolaşım vs. serbestisinin sağlanması gibi "güven artırıcı önlemler" ile ilgili. Türk tarafı böylece verdiği ödüne karşılık, Rumların ambargo ve benzeri kısıtlamaları kaldırmasını talep ediyor.Aslında bütün bunların daha da geniş bir anlamı var. Özetlersek:1) Denktaş, Annan planını tamamen dışlıyor. Yerine bir ara çözüm getirmeye çalışıyor.2) Bu "ara
<#comment>#comment> Bütün dikkatlerin Irak üzerinde toplandığı bir sırada, önceki gün Kıbrıs konusunda önemli bir gelişme oldu: KKTC lideri Rauf Denktaş 6 maddelik yeni bir öneri paketi sundu.
Önce bunun zamanlamasına değinelim: 10 Mart’ta Lahey’de BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın düzenlediği görüşmelerin fiyasko ile sonuçlanmasından sonra, müzakere süreci durdu, Annan planı da rafa kalktı. Şimdi Rum tarafı, 16 Nisan’ı heyecanla bekliyor. O tarihte, AB’nin üyelik kapıları (sadece kendilerine) açılıyor...
İşte Denktaş, tam bunun arifesinde, inisiyatifi ele alıyor ve yeni bir öneri paketi ortaya koyarak, çözüm sürecinin son bulmadığını, karşı taraf isterse bunun başka zeminde de devam edebileceğini göstermeye çalışıyor...
* * *
BU yeni Türk önerisi iki unsur içeriyor. Birincisi çok önemli: Türk tarafı, Maraş bölgesini, yeniden iskana açılmak üzere, Rum tarafının kontrolüne veriyor. Denktaş bununla Maraş ile ilgili olarak "toprak tavizi" vermeye hazır olduğu mesajını iletmiş oluyor... İkinci unsur, iki taraf arasında ticaret, ulaşım, dolaşım vs.
ABDli analistlere göre Powellın "Avrupa - Türkiye turnesi"nin amacı "Atlantikin iki yakasını birbirine yakınlaştırmak ve Türkiye konusunda da "zedelenen stratejik ortaklığı onarmak"tır. Bu bakımdan, Powellın ziyaretinden somut sonuçlar çıkması veya Bakanın Türkiyeden örneğin kuzey cephesi konusunda (Meclisin reddettiği ikinci tezkerenin yerini alacak) yeni bir talepte bulunması beklenmiyor.* * *POWELL hükümetin bu yönde Meclise yeni bir tezkere sunmasını gerektiren bir öneride veya talepte bulunmasının zorluklarını, hatta olanaksızlığını herhalde biliyordur. Böyle bir isteğin şu sırada kabul görmesi şansı çok zayıf olduğu gibi, bu Erdoğan hükümetini sadece çok güç durumda bırakır.Bununla beraber Powellın askeri alanda - özellikle ikmal ve lojistik konusunda - Türkiyeden daha aktif bir destek istemesi mümkün. Yeni bir tezkere gerektirmeyen teknik bazı düzenlemeler, söz konusu olabilir.Öyle görünüyor ki, konuk Bakanı Ankaraya gelmeye sevk eden iki önemli neden var: Birincisi, gerçekten bozulan dostluğu onarmak, Türkiyenin "koalisyon"da yer aldığını, ABD ile belirli alanlarda işbirliğini sürdürdüğünü göstermek... Bu, diplomatik yalnızlık çeken Bush yönetimi için son derece
<#comment>#comment> ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın Ankara ziyareti ile ilgili olarak herkesin kafasındaki soru bu... Gerçekten Powell’ı Türkiye’ye gelmeye sevk eden neden, sadece "gönül almak" arzusu mu, yoksa Irak konusunda gene "Türkiye’den bir şeyler istemek" niyeti mi?
ABD’li analistlere göre Powell’ın "Avrupa - Türkiye turnesi"nin amacı "Atlantik’in iki yakasını birbirine yakınlaştırmak ve Türkiye konusunda da "zedelenen stratejik ortaklığı onarmakötır. Bu bakımdan, Powell’ın ziyaretinden somut sonuçlar çıkması veya Bakan’ın Türkiye’den örneğin kuzey cephesi konusunda (Meclis’in reddettiği ikinci tezkerenin yerini alacak) yeni bir talepte bulunması beklenmiyor.
* * *
POWELL hükümetin bu yönde Meclis’e yeni bir tezkere sunmasını gerektiren bir öneride veya talepte bulunmasının zorluklarını, hatta olanaksızlığını herhalde biliyordur. Böyle bir isteğin şu sırada kabul görmesi şansı çok zayıf olduğu gibi, bu Erdoğan hükümetini sadece çok güç durumda bırakır.
Bununla beraber Powell’ın askeri alanda - özellikle ikmal ve lojistik konusunda -
Bu savaşın nasıl biteceği, bundan kimin galip veya yenik çıkacağı, bölge ve dünya dengelerinin ne şekilde değişeceği gibi soruları bir yana bırakıp, daha kısa vadede, uzayan savaşın Türkiyeyi nasıl etkileyeceğine bir bakalım.Doğrusu böyle bir analizden ortaya çıkan tablo, çok kaygı verici...TÜRKİYEnin, savaş uzadıkça, haftalar, aylar sürdükçe, karşılaşacağı sorunlara ekonomiden başlayalım. Bu alanda Türkiyenin uğrayacağı zarar, halkın günlük yaşamına hemen yansıyacağı için, ülke çapında hemen hissedilecek. Turizm büyük darbe yiyecek, dolayısı ile 10 - 12 milyar dolarlık bir gelir kaynağı yok olacak, bu işten ekmek yiyen çok insan açıkta kalacak. Aynı şekilde ihracat azalacak, yatırımlar duracak, işsizlik daha da artacak...Bütün bu sıkıntıların ülkede ne gibi siyasal ve sosyal sarsıntılara yol açacağını düşünmek bile korkutucu... Siyasi alanda, Irak savaşının uzaması, Türkiye için bir dizi sorun yaratacak. Bunlardan biri, ABDnin kuzey cephesi opsiyonunu yeniden gündeme getirmesi, yani Türkiye yolu ile asker sevki talebini yinelemesidir. Bu aşamada henüz böyle bir istek yok, ama savaşın kötü devam etmesi halinde, Pentagonun böyle bir zorunluk duyması olasılığı yüksektir. Bu da
<#comment>#comment> Türkiye için bundan daha kötü bir haber olamaz: Irak savaşı uzayacak, hatta aylarca sürecek... Bunu, bizzat savaşı planlayan ABD’nin siyasi ve askeri liderleri söylediğine göre, maalesef olacağı bu... Zaten savaşın - şu sırada ABD’nin aleyhinde gelişen - gidişatı da bunu gösteriyor.
Bu savaşın nasıl biteceği, bundan kimin galip veya yenik çıkacağı, bölge ve dünya dengelerinin ne şekilde değişeceği gibi soruları bir yana bırakıp, daha kısa vadede, uzayan savaşın Türkiye’yi nasıl etkileyeceğine bir bakalım.
Doğrusu böyle bir analizden ortaya çıkan tablo, çok kaygı verici...
TÜRKİYE’nin, savaş uzadıkça, haftalar, aylar sürdükçe, karşılaşacağı sorunlara ekonomiden başlayalım.
Bu alanda Türkiye’nin uğrayacağı zarar, halkın günlük yaşamına hemen yansıyacağı için, ülke çapında hemen hissedilecek. Turizm büyük darbe yiyecek, dolayısı ile 10 - 12 milyar dolarlık bir gelir kaynağı yok olacak, bu işten ekmek yiyen çok insan açıkta kalacak. Aynı şekilde ihracat azalacak, yatırımlar duracak, işsizlik daha da artacak...
<#comment>#comment> ABD’nin yanlış hesabı Bağdat’tan veya daha doğrusu - henüz Bağdat’a girmeden - Basra’dan döndü!
Şimdi Amerikalılar (ve İngilizler) savaşın planlandığı gibi gitmediğini itiraf ediyorlar.
Sandıkları gibi, kimse "koalisyon" kuvvetlerini "kurtarıcı" olarak çiçeklerle karşılamadı... Kimse (hatta güneydeki Şiiler bile) ayaklanmadı... Aksine Irak askerleri - ve hatta bir kısım siviller - beklenmedik bir direniş gösterdiler, güçlü "Abrams" tanklarını, "Apache" helikopterlerini tahrip ettiler, Amerikan ve İngiliz askerlerini de esir aldılar...
Pentagon’un hesabı, savaşın daha ilk haftasında zaferin sağlanacağı ve Bağdat’ın kuşatılacağı idi. Amerikalı generaller bu işin 2 - 3 hafta içinde halledileceğini söylüyorlardı. Şimdi Bush bile bunun uzun süreceğini kabul ediyor.
***
ABD’nin savaşın daha ilk günlerinde başarısızlığa uğramasına yol açan hatalarının nerede olduğu giderek ortaya çıkıyor.
Son olayların iki ülke arasındaki "stratejik ortaklığı" zedelemesi ve daha da önemlisi karşılıklı güveni ciddi şekilde sarsması, Türkiyeyi yakından izleyen bu çevreleri bir "vicdan muhasebesi" yapmaya, ABDnin nerede hata işlediği ve bundan sonra ilişkilerin yeniden rayına oturtulması için ne gibi adımların atılması gerektiği üzerinde kafa yormaya itiyor. Bu konuda şimdiden bazı "think - tank"lerin ciddi çalışmalar yapmaya başladığını ve hatta raporlar yayımladığını görüyoruz.***ŞU sırada Türkiyede de böyle bir egzersize ihtiyaç vardır. Kuşkusuz Dışişleri Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı gibi devlet kurumlarında bu yönde gerekli çalışmalar yapılıyor. Ama dış politika ile ilgili düşünce kuruluşlarının ve uzman kişilerin de bu konuya şimdiden eğilip yol gösterici fikirler ve stratejiler üretmesi çok yararlı olacaktır.Halen Irak savaşı nedeni ile Türkiyede ABDye karşı haklı bir tepki vardır. Ancak şu soruyu da sormak zorundayız: Er geç sona erecek olan Irak savaşından sonra, Türkiye ABDyi gözden mi çıkaracak? Türkiyenin hayati çıkarları - üstelik bölgede etkinliği artması beklenen - ABD ile ilişkilerini düzeltmeyi gerektirmiyor mu? Eğer bu ilişkilerin bir önemi varsa, Türkiyenin de