Şimdi ABD'nin başarı ile yürüttüğü askeri harekatın daha sonuçlanmadan, gerçekten bu kutunun açılmakta olduğunu görüyoruz.Ortaya çıkan tehlikelerden biri, ülkenin bir kaos ortamına sürüklenmesidir. Uzun yılların baskı ve sıkıntılarının ardından Irak halk kitleleri, şimdiki otorite boşluğundan yararlanıp etrafı talan ediyor, yağmalıyor. "Koalisyon" güçleri bu insanları frenlemek veya kontrol altına almak için fazla bir çaba harcamıyor. Herhalde halkın kendilerine "kurtarıcı" yerine, "işgalci" gözü ile bakmaması için...ABD'nin Irak'ta nasıl bir rejim kurmak istediği de belli değil. Farklı ırk, mezhep ve ideolojiye sahip muhalif gruplar, daha şimdiden kurulacak yönetim konusunda birbirlerine düşüyorlar. Yakında tek bir konuda anlaşırlarsa şaşmamak lazım. O da, ABD'nin Irak'tan çekip gitmesi ve işi onlara bırakması!..***PANDORA'nın kutusundaki en tehlikeli unsurlardan biri de, Kuzey Irak'tır. Burada son iki - üç gün içinde olanlar, ipin ucunun kaçmakta olduğunu gösteriyor.Bölgedeki Kürt peşmergeler, bir yandan Irak rejiminin ve ordusunun çökmesinden, diğer yandan ABD'nin kendilerine askeri operasyonlar için güvenmesinden yararlanarak, planlarını yaşama geçirme çabasındalar. Öyle
<#comment>#comment> ABD'nin Irak'ı vurmaya hazırlandığı günlerde, o zaman başbakan olan Abdullah Gül, bu savaşın bölgede "Pandora'nın kutusunu" açacağı uyarısında bulunmuştu.
Şimdi ABD'nin başarı ile yürüttüğü askeri harekatın daha sonuçlanmadan, gerçekten bu kutunun açılmakta olduğunu görüyoruz.
Ortaya çıkan tehlikelerden biri, ülkenin bir kaos ortamına sürüklenmesidir. Uzun yılların baskı ve sıkıntılarının ardından Irak halk kitleleri, şimdiki otorite boşluğundan yararlanıp etrafı talan ediyor, yağmalıyor. "Koalisyon" güçleri bu insanları frenlemek veya kontrol altına almak için fazla bir çaba harcamıyor. Herhalde halkın kendilerine "kurtarıcı" yerine, "işgalci" gözü ile bakmaması için...
ABD'nin Irak'ta nasıl bir rejim kurmak istediği de belli değil. Farklı ırk, mezhep ve ideolojiye sahip muhalif gruplar, daha şimdiden kurulacak yönetim konusunda birbirlerine düşüyorlar. Yakında tek bir konuda anlaşırlarsa şaşmamak lazım. O da, ABD'nin Irak'tan çekip gitmesi ve işi onlara bırakması!..
***
PANDORA'nın kutusundaki
Savaş bitiyor mu, yoksa Saddam'a bağlı güçler bir yerlerde (örneğim Tikrit'te) güçlü bir direniş gösterebilir mi? Savaş başka şekilde (örneğin terör yöntemi ile) devam edebilir mi?Kuzey Irak'ta ne olacak? Kerkük gibi stratejik merkezler Kürt peşmergelerin denetimine mi geçecek? Sayısı 2 - 3 bini geçmeyen bu bölgedeki Amerikan kuvvetleri duruma hakim olabilecek mi?Daha uzun vadede, Irak'ta hızla yeni bir hükümet kurulabilecek ve ABD ülkenin yönetimini tamamen Iraklılara devredecek mi?..* * *ÖNCE şunu belirtmeli: Bağdat'ın beklenmedik biçimde düşüşü, herkesi (belki de Pentagon'u da) şaşırttı. Haftalardır Saddam ve adamları sonuna kadar savaşacaklarından söz ediyor, hele Bağdat'ın Stalingrad gibi direneceğini öne sürüyordu. Oysa Bağdat bir "Saddamgrad" olamadı. Cumhuriyet Muhafızları ve benzeri özel birlikler bir hayalet gibi ortadan kayboldu. Halk ise Amerikan tanklarını görünce, adeta saf değiştirdi. Kimileri "işgalcileri" çiçeklerle karşıladı, kimileri Saddam'ın heykellerini yıktı. TV ekranlarına canlı olarak yansıyan bu tür sahneler, Çavuşesku'dan Miloşeviç'e kadar, yakın tarihte diktatörlerin akıbetini ve halkların "kitle psikolojisi"ni bir kez daha sergilemiş oldu. Tabii keşke
<#comment>#comment> Bağdat’ın nerede ise hiç direnmeden savaşın üçüncü haftasında düşmesinin ardından şimdi geleceğe dönük birçok soru zihinleri meşgul ediyor.
Savaş bitiyor mu, yoksa Saddam’a bağlı güçler bir yerlerde (örneğim Tikrit’te) güçlü bir direniş gösterebilir mi? Savaş başka şekilde (örneğin terör yöntemi ile) devam edebilir mi?
Kuzey Irak’ta ne olacak? Kerkük gibi stratejik merkezler Kürt peşmergelerin denetimine mi geçecek? Sayısı 2 - 3 bini geçmeyen bu bölgedeki Amerikan kuvvetleri duruma hakim olabilecek mi?
Daha uzun vadede, Irak’ta hızla yeni bir hükümet kurulabilecek ve ABD ülkenin yönetimini tamamen Iraklılara devredecek mi?..
* * *
ÖNCE şunu belirtmeli: Bağdat’ın beklenmedik biçimde düşüşü, herkesi (belki de Pentagon’u da) şaşırttı. Haftalardır Saddam ve adamları sonuna kadar savaşacaklarından söz ediyor, hele Bağdat’ın Stalingrad gibi direneceğini öne sürüyordu. Oysa Bağdat bir "Saddamgrad" olamadı. Cumhuriyet Muhafızları ve benzeri özel birlikler bir hayalet gibi ortadan kayboldu. Halk ise
Bunun en basit örneği, üç tezkere konusunda sergilenen tavırdır. Birincisi ile üs ve limanların modernizasyonuna izin veren Türkiye, ikincisi ile Amerikan kuvvetlerine kuzey cephesine geçişe karşı çıktı, ama üçüncüsü ile ABDye hava sahasını açtı. Başta meşruiyet gibi ilkeleri ön plana alan Ankara, ABD ile stratejik ortaklığın zedelendiğini fark etmesi üzerine, daha pragmatik bir tavır takındı ve bu kez "koalisyon"un ("muharip" olarak olmasa dahi) içinde olduğunu ilan etti.Son bir örnek daha: ABD Dışişleri Bakanı Colin Powellın ilişkilerdeki düzeltmeyi amaçlayan ziyaretinin ardından, Türk diplomasisi Washingtonun bir nevi kara listeye aldığı İran ve Suriye ile bir yakınlaşma inisiyatifine girişti. Şimdi de ABD politikasının Avrupadaki iki ana muhalifi, Fransa ve Almanyanın Dışişleri bakanlarına ev sahipliği yapacağından söz ediliyor.***BU çelişkili veya tutarsız görüntüye rağmen, Irak konusunda bugün gelinen noktanın, Türkiyenin çıkarları açısından, o kadar da kötü olmadığını söyleyebiliriz.Evet, özellikle ikinci tezkere krizi, ABD ile ilişkilere (ve ekonomik işbirliğine) çok olumsuz şekilde yansıdı. Kuzey cephesinin planlandığı gibi gerçekleşmemesi, belki savaşın uzaması
<#comment>#comment> İlk bakışta Türkiye’nin Irak krizi boyunca izlediği politika, çelişkiler ve tutarsızlıklar ile dolu. Daha baştan, Ankara ABD’nin istekleri konusunda tereddütler geçirdi, kararsızlıklarla bocaladı, sonunda da zikzaklar çizerek yürüdü...
Bunun en basit örneği, üç tezkere konusunda sergilenen tavırdır. Birincisi ile üs ve limanların modernizasyonuna izin veren Türkiye, ikincisi ile Amerikan kuvvetlerine kuzey cephesine geçişe karşı çıktı, ama üçüncüsü ile ABD’ye hava sahasını açtı. Başta meşruiyet gibi ilkeleri ön plana alan Ankara, ABD ile stratejik ortaklığın zedelendiğini fark etmesi üzerine, daha pragmatik bir tavır takındı ve bu kez "koalisyon"un ("muharip" olarak olmasa dahi) içinde olduğunu ilan etti.
Son bir örnek daha: ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell’ın ilişkilerdeki düzeltmeyi amaçlayan ziyaretinin ardından, Türk diplomasisi Washington’un bir nevi kara listeye aldığı İran ve Suriye ile bir yakınlaşma inisiyatifine girişti. Şimdi de ABD politikasının Avrupa’daki iki ana muhalifi, Fransa ve Almanya’nın Dışişleri bakanlarına ev sahipliği yapacağından söz ediliyor.
Brükselde önceki gün ABD ile 23 Avrupa ülkesi (Rusya dahil) Dışişleri bakanlarının katıldığı görüşmeler, diplomasinin bu yeni dönem için şimdiden devreye girdiğini gösterdi.Diğer bir deyişle, savaş sonrası için hesapların - ve de pazarlıkların - yapılmasına başlandı bile...***SADDAM rejimi devrildikten sonra, Irakın yeniden yapılanması nasıl olacak? Bu işi kim(ler) üstlenecek? Hangi ülke(ler) ve kuruluş(lar) - bu arada özellikle BM - nasıl bir rol oynayacak?Brükselde bir daha görüldü ki, Atlantikin iki yakası bu konuda da bir araya gelemiyor.Avrupanın görüşü, savaşın son bulması ile birlikte BMnin barışı kurma ve Irakı yeniden yapılandırma işini devralması lehindedir.ABDnin görüşü ise, bu görevin ve sorumluluğun daha çok kendisine ve "koalisyon"a düştüğü yönündedir. Ancak ABD içinde de bu konuda farklı görüşler var. "Şahinler" bu rolü hiç kimseye kaptırmak istemiyorlar ve hatta Amerikalıların bir süre Irakı bizzat yönetmesi gerektiğini öne sürüyorlar. Ama Washingtonun "resmi" eğilimi, ABDnin bazı sorumlulukları koalisyonun yanı sıra "uluslararası camia" (yani BM) ile paylaşmaktır.Bu konuda henüz bir mutabakat sağlanmış değil. Nitekim Colin Powell da, önceki gün "BMnin olası rolünü
<#comment>#comment> Irak cephesinde savaş bütün şiddeti ile sürerken, diplomasi cephesinde de başka bir savaş cereyan ediyor. Bu da, savaş sonrası veya Saddam sonrası dönem ile ilgili bir savaş!..
Brüksel’de önceki gün ABD ile 23 Avrupa ülkesi (Rusya dahil) Dışişleri bakanlarının katıldığı görüşmeler, diplomasinin bu yeni dönem için şimdiden devreye girdiğini gösterdi.
Diğer bir deyişle, savaş sonrası için hesapların - ve de pazarlıkların - yapılmasına başlandı bile...
***
SADDAM rejimi devrildikten sonra, Irak’ın yeniden yapılanması nasıl olacak? Bu işi kim(ler) üstlenecek? Hangi ülke(ler) ve kuruluş(lar) - bu arada özellikle BM - nasıl bir rol oynayacak?
Brüksel’de bir daha görüldü ki, Atlantik’in iki yakası bu konuda da bir araya gelemiyor.