Genelde dünyanın bu olaya sıcak baktığı söylenebilir. Daha başından Türkiyenin AB ile bütünleşmesinden yana bir tavır sergileyen ABDnin tepkisi olumlu olmuştur. Arap ve İslam ülkelerinde gerek resmi çevreler, gerek basın, ABnin kararından duydukları memnuniyeti ifade etmişlerdir. Başbakan Erdoğanın Şamı ziyareti münasebetiyle Suriyede yapılan değerlendirmeler de bunun canlı bir örneği. Suriyeliler artık Türkiyeye Avrupanın uzantısı, dolayısıyla kendilerini de ABnin komşusu olarak gördüklerini söylüyorlar!Sadece Rusyanın bu işe soğuk baktığı anlaşılıyor. Başkan Putin Ankarayı ziyareti sırasındaki bir konuşmasında hoşnutsuzluğunu çıtlatmıştı. Şimdi Moskovada bu yönde yorumlar yapılıyor. Rusların endişesi AB ile bütünleşecek bir Türkiyenin Moskovanın siyasal ve ekonomik çıkarlarına zarar vereceğidir. Umarız Başbakan Erdoğanın yakında Moskovaya yapacağı ziyaretten sonra bu kaygılar dağılır...* * *AB-Türkiye yakınlaşması bağlamında tabii en önemli tavır, Amerikanınkidir. Washington hep Türkiyenin AB üyeliğini savunduğu için (hatta Fransızları sinirlendirecek kadar), Brükselde ulaşılan sonuçtan resmen memnun.Ancak şimdi Amerikan siyasal ve akademik çevrelerinde, Türkiyenin AB ile bütünleşme yoluna girmesinin ABDnin çıkarlarına ne kadar uygun düşeceği sorgulanıyor ve tartışılıyor. Bir görüşe göre, son zamanlarda ABDnin politikalarına ters düşen Türkiye, bundan böyle daha da ABnin etkisi altına girecek, yani ABye yaklaştıkça, ABDden uzaklaşacak...Farklı düşünenlere göre ise, Türkiye, AB yüzünden ABDye sırt çevirecek değil. Çünkü ABD ile mevcut bağlar Türkiyenin siyasal, güvenlik, ekonomik vs. çıkarları açısından hayati ve vazgeçilmez bir önem taşır...* * *ABDnin önde gelen Türkiye otoritelerinden Dr. Ian O. Lesser, "Western Policy Center" tarafından yayımlanan bir analizinde, Türkiyenin AB ile bütünleşmesinin aslında bazı zorlukların yanı sıra önemli fırsatlar da yarattığını yazıyor.Dr. Lesser, ABye katılan bir Türkiyenin, ABD ile de güçlü stratejik bağlarını sürdürebileceğini belirtiyor ve bunun sağlanmasında, ABDye de kendi payına düşeni yapmasının şart olduğunu anımsatıyor.Nedir bunlar?Birincisi, ABD yönetimi, bundan böyle Türkiyenin bazı meselelerde (Irak, Ortadoğu gibi) ABden yana bir tavır alabileceğini kabul etmelidir. ABDnin Türkiyenin desteğini sağlaması, Washingtonun Trans-Atlantik anlaşmazlıkları gidermekteki başarısına bağlı olacak...İkincisi, ABD, Türkiyede yaygınlaşan Amerikan aleyhtarlığına set çekmek için, özellikle Türk halkının güvenini kazanmalıdır. Bunun için de, örneğin Kuzey Iraktaki PKK militanları konusundaki beklentilerini dikkate almalıdır...Üçüncüsü, Amerikan özel sektörü, ABden ekonomik destek alacak olan Türkiyeye daha büyük ilgi gösterip yatırımlar yapmalıdır...* * *BU tavsiyelerin yerine getirilmesi kuşkusuz ABDye olduğu kadar Türkiyeye de yarar sağlayacaktır.AB ile yeni bağların güçlendirilmesi, ABD ile ilişkilerin zayıflamasını gerektirmez. Türkiye açısından AByi ABDnin bir alternatifi olarak görmek büyük hata olur. Aksine bugün gelinen noktada, "çok yanlı yarar" sağlama fırsatı ortaya çıkıyor. Bu fırsatı da dengeli bir politika izleyerek değerlendirmek lazım... skohen@milliyet.com.tr ABnin Türkiyeyle müzakereleri başlatma kararı, ABDden Rusyaya ve Arap-İslam dünyasına kadar, birçok ülkeyi bir "durum değerlendirmesi" yaparak "yeni pozisyonlar" almaya sevk ediyor.