Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun çeşitli nedenleri var.Geçen aralık ayındaki AB zirvesinden sonra, "aksak" bir şekilde devamına karar verilen müzakere sürecinde şu ana kadar önemli bir gelişme olmadı. Askıya alınan 8 fasıl dışındaki diğer 27 dosyanın açılması yönünde Brüksel'de bazı teknik çalışmalar yapılıyor; ama mart sonundan önce bunlardan ilkinin masaya gelmesi beklenmiyor.Aslında, çeşitli fasıllar üzerindeki müzakereler genelde teknik çalışmalar olduğu için, kamuoyunda (ve hele medyada) fazla ilgi ve heyecan yaratmaz.Ama TürkiyeAB ilişkilerinde 2007'nin bir "durgunluk yılı" olmasının başka nedenleri de var: Halen Türkiye'nin gündeminde öncelikle Kuzey Irak, ABD ile ilişkiler, Ermeni tasarısı, Kıbrıs'la ilgili yeni gelişmeler yer alıyor.Ayrıca Türk kamuoyu açıkçası AB üyeliği konusunda düş kırıklığına uğramış ve eski ilgisini kaybetmiş durumda... Bir de 2007'nin Türkiye'de "seçimler yılı" olduğunu ve bu nedenle de dikkatlerin AB'den daha da uzaklaştığını unutmayalım... BİR süredir AB konusu adeta Türkiye'nin gündeminden düştü. AB ile ilişkiler bağlamında, Türk kamuoyunda o eski ilgi, heyecan veya heves kayboldu sanki. Aslında önemli olan, nispeten sakin veya durgun geçmesi kaçınılmaz olan 2007'nin ve hatta 2008'in, "kayıp yıllar" olmamasıdır.Ne bakımdan "kayıp yıllar"? Türkiye'nin çağdaşlaşma vizyonunun zayıflaması, son yıllarda kazanılan ivmenin kaybedilmesi, girişilen reformların arkasının kesilmesi gibi... Eğer bu "durgunluk" böyle bir sonuca doğru giderse, Türkiye'nin büyük dönüşüm projesi rafa kalkmak tehlikesiyle karşılaşacaktır...Bu bakımdan şu sakin veya durgun yılı, kritik bir dönem olarak görmek lazım.Mesele, Türkiye'nin AB ile ilişkiler çerçevesinde, girdiği yola devam kararlılığını gösterip göstermeyeceğidir.Hükümet mensuplarının söylemine göre, bu kararlılıkta herhangi bir değişiklik veya zayıflama yok. O kadar yok ki, yetkililer, Türkiye'nin 35 fasıl üzerindeki çalışmalarını (askıya alınanlar dahil) bir şey olmamış gibi sürdüreceğini söylüyorlar.Bunun dışında hükümet, çeşitli bakanlıkları da devreye soktu. Onlar da yapılacak işlerin bir nevi "yol haritasını" çizdi... Kritik yıl... Bunlar iyi, ama hükümetten beklenen, sadece müzakere sürecinin teknik yönüyle ilgili adımlar atmasından ibaret değil.Dün İstanbul'da AB ile ilgili yapılan bir toplantıda açıkça belirtildiği gibi, Türkiye'nin AB standartlarına uyma konusundaki kararlılığını, bazı temel yasal değişiklikler ve reformlar alanında göstermesi gerekiyor.TCK'nın 301. maddesi meselesinin artık sürüncemede bırakılmayıp bir sonuca bağlanması bunların başında geliyor. Vakıflar, insan haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler de buna dahil.Hükümet bu seçim yılında bu yönde cesur adımlar atabilir mi? Muhalefet bu değişikliklere destek olur mu? Ne yazık ki bu konuda sıkıntılar var..Bu nedenle AB ile ilişkiler ve de reformlar alanında "durgun bir döneme" girdiğimiz kanısı oldukça yaygın. Bunun aksi, sevindirici bir sürpriz olur... skohen@milliyet.com.tr Siyasi karar