Oldukça riskli bir tavır bu. Zamanında ve yerinde frene basılmazsa, uçuruma yuvarlanmak da mümkün...AB dönem başkanı Finlandiya'nın son çıkışı, Türkiye-AB ilişkilerini uçuruma biraz daha yaklaştırmış oldu.Fin Başbakanı Matti Vanhanen'in açıklamasına göre, AB Komisyonu Kıbrıs'la ilgili "limanlar krizi"ni halletmek için, AB Konseyi'ne "tavsiyelerini" 6 Aralık'ta sunacak. Dolayısıyla Türkiye'nin o tarihe kadar Kıbrıs Rumlarına deniz ve havalimanlarını açması kararını vermesi isteniyor. Ankara'nın olumlu veya olumsuz bu kararı da 11 Aralık'ta yapılacak AB Dışişleri Bakanları toplantısında değerlendirilecek.Bu ne demek? Eğer Türkiye o tarihe kadar limanları açmaya razı olduğunu bildirirse mesele yok: O takdirde büyük olasılıkla üyelik müzakereleri devam edecek... Eğer Ankara buna "hayır" demeye devam ederse, müzakerelerin geleceği üzerine nihayet bir karar alınacak: Ya tamamen kesilecek, ya kısmen askıya alınacak veya bir süre ertelenecek... AB'nin şu sırada Türkiye'ye karşı izlediği politikaya, İngilizce diplomasi dilinde "brinkmanship" derler. Bunun Türkçe anlamı, "uçurumun kenarına kadar" gitmektir. Peki, Fin diplomasisi böyle zorlamalarla sorunun çözümlenemeyeceğini bilmiyor mu? Biliyordur herhalde. Ama, "AB içi dayanışma ve prensip" uğruna, Türkiye'yi sıkıştırmaya uğraşıyor. Diğer bir deyişle AB, Türkiye'de hükümetin tek yanlı ve karşılıksız bir adım atamayacağını bildiği halde inadını sürdürüyor ve sonunda Türkiye'nin belki de son dakikada varılabilecek bir uzlaşma formülünü kabul edeceğini tahmin ediyor...Böyle bir uzlaşma mümkün mü? Finlandiya Başbakanı'nın koyduğu süre (6 Aralık) oldukça az zaman bırakıyor. Şimdi belki uçuruma daha da yaklaşıldığı bir noktada, "bir şeyler" olur...Ne gibi? Bir uzlaşma olması için, karşılıklı taleplerde bir dengenin kurulması şart. Açıkçası Türkiye'nin "izolasyonun kaldırılması" konusunda AB'den herhangi bir "karşılık" almadan, tek yanlı "veren" taraf olması mümkün değil."İzolasyonun kaldırılması" pratikte ne demek? AB üyeleri KKTC'ye karşı ekonomik kısıtlamaları, Türkiye'nin limanları açmasıyla eş zamanda kaldıracaklar mı? KKTC'deki havaalanını da buna dahil edecekler mi?Tabii ki, Papadopulos'un nefesini her an ensesinde hisseden AB yetkilileri için böyle dengeli bir karar almak kolay değil. Birlik Kıbrıs Rum Kesimi'ni üye almakla zaten kendini böyle bir zorluğa mahkûm etmiş. Bazı AB üyeleri bunu artık açıkça söylüyorlar... Son dakikaya kadar Finlandiya Başbakanı Vanhanen, önceki günkü açıklamasında, Türkiye ile (limanlar konusunda) anlaşmaya varılamadığı takdirde, AB'nin bunun Türkiye'nin katılım süreci üzerindeki etkilerini değerlendirmek zorunda kalacağını belirtti ve bunun "iyi bir senaryo olmayacağını ve belirsiz bir gelecek anlamını taşıyacağını" vurguladı.Peki, "iyi olmayan senaryo" sadece Türkiye için mi? "Değerlendirilecek" önlemler ne olursa olsun, Türkiye'den kopmak veya Türkiye'yi uzaklaştırmak, AB için de kötü olmayacak mı?AB'nin (özellikle Konsey'in) alacağı karar, "limanların açılması" gibi büyük tablo içinde ufak görünen teknik bir sorunun ötesinde, temel "stratejik" bir konuyla ilgilidir. Bu, AB için Türkiye ile beraber olmak ile Türkiye'yi kaybetmek arasında bir seçim niteliğindedir. Türkiye için de AB ile yola devam etmekle ondan kopmak arasında bir tercih olduğu gibi...Bu nedenle "uçurumun kenarına" fazla yaklaşmamak lazım... skohen@milliyet.com.tr Kötü senaryo
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025