Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

DIŞİŞLERİ Bakanı Tansu Çiller'in Roma'da bugün Avrupa Birliği mensubu 5 meslektaşına vereceği mesaj, son zamanlarda söylediklerinden pek farklı olmayacak.
Mesajın özü şu:
- Türkiye, AB ile tam üyelik konusunda ısrarlıdır. Yıllardanberi AB ile organik bağlar kurmuş olan, bu arada Gümrük Birliği'ni de gerçekleştiren Ankara buna hak kazanmıştır. AB yeni adaylara bu olanağı vermeye hazırlanıyor. Bu adayların çoğu, Türkiye'nin durumundan daha müsait değil. Üstelik, Türkiye yıllardanberi Batı camiası içinde yer alıyor ve yükümlülüklerini yerine getiriyor. Şimdi eğer onlara kapıları açarken Türkiye'yi dışlarsanız, büyük bir haksızlık ve vahim bir hata yapmış olursunuz.
Çiller mesajına bir çağrı ve bir uyarı da ekleyecek.
Çağrı:
- Bu yılın sonunda 15'ler, yeni adaylarla beraber çektirecekleri "aile fotoğrafı"na Türkiye'yi de dahil etsin...
Uyarı:
- Eğer bu şansı vermezseniz, Türkiye'yi kaybedersiniz...
* * *
ROMA'daki Türk - AB Dışişleri Bakanları (Türkiye ile birlikte "altılar") toplantısı, "istişari" niteliktedir. Yani bu grup, bir karar mekanizması değildir. Ama grubun içinde, AB politikasına yön veren (özellikle Almanya, Fransa ve İngiltere gibi) etkin ülkeler yer alıyor. Çiller'in, daha önce değişik vesilelerle çeşitli forumlarda söylediklerini, bu kez 5 meslektaşına tekrarlaması ve onlardan aktif destek istemesi, önemlidir.
Çiller'in vereceği mesaj, bir diplomatın deyişi ile, "Ankara'nın Avrupa'ya karşı şimdi izlemek istediği `havuç ve sopa' politikasına" dayanıyor. Yani Türkiye, Avrupalı dostlarına AB ile bütünleşmek konusundaki güçlü arzusunu anlatıyor; ama kendilerinden beklediği yakınlığı görmediği ve hatta red anlamına gelen davranışlarla karşılaştığı takdirde, AB'den ve Batı'dan uzaklaşabileceği uyarısında da bulunuyor.
Zaten hükümetin Refah kanadı, bir süredir bu temayı işliyor ve "bizi istemiyorlarsa kendileri bilir; bizim başka alternatiflerimiz var" diyor.
Çiller Roma'da meslektaşlarına mesajını, Ankara'da bu tür seslerin yükselmeye başladığı bir sırada veriyor...
* * *
İTALYA başkentindeki buluşmada, "beşler"in, Türk tarafına ne söyleyeceklerini tahmin etmek zor değil. Onlar da, hemen hemen çeşitli fırsatlarda (geçen Aralık'ta Dublin'de olduğu gibi) söylediklerini tekrarlayacaklar. Büyük olasılıkla verecekleri mesaj da şöyle olacak:
- Türkiye önemli bir ülkedir. Onunla işbirliğimiz, hele Gümrük Birliği sayesinde, ortaklık düzeyine gelmiştir. Ankara'nın Batı camiası içinde yer alması arzusunu takdirle karşılıyoruz. Ona destek olmak da istiyoruz. Ne var ki, Türkiye'nin tam üyeliğe aday olması için, bazı koşulları yerine getirmesi gerekiyor. Türkiye'nin bugünkü siyasal ve ekonomik hali ile, AB içinde yer alması mümkün değil. Ama AB gene de Ankara'nın gerekeni yapacağı umudu ile, üyelik kapısını kapatmıyor. Türkiye'nin elbet tam üyelik şansı vardır...
Bakanlar bu mesajı biraz daha açıp, Türkiye'nin adaylar listesine girmesi için, insan haklarına daha saygılı olması, bu amaçla gereken reformları yapması, Kıbrıs ve Türk - Yunan anlaşmazlıkları konusunda daha esnek davranması, ekonomide de köklü düzenlemeler gerçekleştirmesi gerektiğini hatırlatacaklar...
Yani onlar da, bir nevi "havuç ve sopa" politikası güdüyorlar...
* * *
EĞER Roma'daki görüşmeler, bu senaryoya göre cereyan edecekse, bu toplantı da "sağırlar diyaloğu"nun bir parçası olacaktır.
Bu kısır döngüyü kırmak ve diyalogu gerçekten daha verimli hale getirmek mümkün değil mi?
Mümkün.
Kuşkusuz Türkiye'nin tam üyeliği kısa sürede gerçekleşecek değil (Bu konuda örneğin Polonya veya Çek Cumhuriyeti'nin daha müsait durumda olduğunu kabul etmeli). Ama AB, Türkiye'ye en azından "adaylık" konusunda bir sinyal verebilir. Yani, bir "niyet beyanı"nda bulunabilir, bu konudaki siyasi iradesini ortaya koyabilir.
Buna karşılık, Türkiye'nin de kendi evine çeki düzen vermesi, bu amaçla gereken düzenleme ve uygulamaları yapmak cesaretini göstermesi ve son zamanlarda bozulmaya yüz tutan imajını düzeltmesi gerekir.
Eğer Roma'da bugün yapılacak toplantıda bu yönde yeni bir anlayış sağlanabilirse, bundan sonraki görüşmeler bir "sağırlar diyaloğu" olmaktan çıkar...