Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu olağanüstü ilgiyi hissetmek için, bugünlerde Avrupa gazetelerinin birinci sayfalarına ve yorum sütunlarına bir göz atmak yetiyor.Türkiyeyle ilgili değerlendirmeler, yetkililer gibi kamuoyunun kendi içlerinde bölünmüş olduğunu gösteriyor. "Le Monde"dan "Die Welt"e, "El Pais"ten "The Independent"e kadar çeşitli gazetelerde, bakıyorsunuz bir gün Türkiyenin üyeliği lehinde, ertesi gün aleyhinde yazılar çıkıyor...***DÜNKÜ "Le Figaro"da çıkan Avrupa çapındaki bir kamuoyu araştırması, Türkiye konusunda AB içindeki çatlağı açıkça yansıtıyor.Bu ankete göre, "Türkiyenin ABye girmesine karşı mısınız, taraftar mısınız?" şeklindeki soruya çeşitli ülkelerde verilen yanıtlar çok değişik. Örneğin karşı olanların oranı Fransada yüzde 67, Almanyada yüzde 55, İngilterede yüzde 30, İtalyada yüzde 24, İspanyada yüzde 18. Türkiyenin lehindeki oranlar ise şöyle: Fransada yüzde 32, Almanyada yüzde 33, İngilterede yüzde 41, İtalyada yüzde 49, İspanyada yüzde 65..."Le Figaro"ya göre, bu tablo "eski ve yeni Avrupa" arenasındaki uçurumu da gözlerin önüne seriyor.Bu anketin ilginç bir yönü de, genelde gençlerin ve aydınların Türkiyeden yana olmasıdır. Diğer anlamlı bir sonuç da, karşı olanların argümanlarıyla ilgili. Başlıca nedenler insan haklarının ihlali, din-kültür farkı ve göçmen akını endişesi olarak sıralanıyor...Genelde Türkiyenin AB üyeliğine karşı çıkan politikacılar da bu argümanları kullanıyorlar. Bazı üye ülke liderlerinin müzakere tarihinin verilmesi konusundaki tereddütlerinde, bu faktörler rol oynuyor.***AB Başkanlığı tarafından hazırlanan çeşitli karar taslaklarında, "Kıbrıs Cumhuriyeti"nin (isim verilmeden) tanınması anlamına gelen bir paragraf var. Bu da günlerdir tartışılıyor.Aslında Avrupa kamuoyu, işin bu yöneyle (hatta Kıbrıs sorunuyla) pek ilgili değil. "Le Figaro"nun araştırmasında buna atıf bile yok. Ama, AB üyesi olmanın avantajını değerlendiren Papadopulos yönetimi, bu konuyu AB gündemine sokmayı pekâlâ başardı.Rumlar şimdi bu tanımayı da "takvim"e bağlamak için bastırıyor. Bu arada Kıbrıs Rum basını, Papadopulosun, istediğini elde edemezse, "vetosunu kullanma" ihtimalinin güçlü olduğu havasını yaratmaya çalışıyor.ABnin, "minik yarım devlet"in kendi ilkelerini ve politikalarını altüst etmesine izin vereceğini sanmıyoruz. Papadopulosun da, sonradan geri tepecek böyle bir veto macerasına girişmekten vazgeçeceğini umuyoruz.AB, Kıbrıs Cumhuriyeti adı altında sadece Rum kesimini üye olarak almakla çözümlenmemiş bir meselenin yükünü de devralmanın sıkıntılarını yaşıyor. ABnin şimdi yapması gereken şey, Türkiyeyle müzakereleri başlatma kararından sonra, bu sorunun çözümü için ciddi bir inisiyatifte bulunmaktır. Türkiyenin üyelik yolunun açılması, böyle bir girişimi de kolaylaştırmış olacaktır. skohen@milliyet.com.tr AB zirvesi öncesi Türkiyede giderek tırmanan heyecan ve gerilim, Avrupaya da sıçramış görünüyor. Doğrusu şimdiye kadar ABnin herhangi bir ülkeyle müzakere başlatması konusu Avrupa başkentlerinde politikacılar, diplomatlar, akademisyenler, medya yorumcuları tarafından hiç bu kadar hararetle tartışılmamıştı.