Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



SON 24 saatte bütün dikkatler Kıbrıs ile ilgili tek cümle üzerinde odaklandı. Önceden basına sızdıktan sonra günlerce konuşulan AB İlerleme Raporu bir yana bırakıldı ve raporun değerlendirme bölümünü oluşturan Strateji Belgesi'ndeki o hassas cümle üzerinde duruldu... Türk diplomasisi Kıbrıs sorununa çözüm bulunamamasının Türkiye'nin AB beklentileri açısından "ciddi bir engel" oluşturabileceğini belirten bu cümleyi değiştirmek veya yumuşatmak için yoğun çabalar harcadı. Ama sonuçta bu cümle aynen kullanıldı. Bununla beraber Kıbrıs sorununun üyelik müzakerelerinin başlaması için bir önkoşul olmadığı Komisyon yetkililerince de vurgulandı...
İlk bakışta Strateji Belgesi'ndeki ifadeler, bir çelişki olarak görülebilir. Eğer AB Komisyonu gerçekten Kıbrıs işini bir önkoşul olarak öne sürmüyorsa, neden bir "engel"den söz ediyor?
Aslında Komisyon yetkilileri, "prensipte" Kıbrıs'ın müzakereler için belirleyici bir kriter olmadığını belirtiyorlar; ama çözüm olmadığı takdirde bunun "pratikte" engelleyici bir faktör sayılabileceği uyarısında da bulunuyor.
Bu tür uyarılar aylardan beri Komisyon yetkilileri ve üye ülkelerin liderleri tarafından çok yapıldı. Bu kez tek fark, bunun bir Komisyon belgesinde yer alması. Aslında bu cümle de, "malumu ilan ediyor"...

* * *
BU cümleyi Yunanlılar koydurmuş olabilir. Ama Komisyon üyelerinin bu konuda hemfikir olması ve belgede bunun yer almasında ısrar etmesi, Ankara'nın şimdi ciddi şekilde değerlendirmesi gereken bir husustur.
Eğer gerçekten Kıbrıs konusunda herhangi bir ilerleme olmazsa, mayıs ayında üyeliği kesinleşecek olan Kıbrıs Rum Cumhuriyeti'nin Yunanistan ile birlikte, Türkiye ile müzakerelerin başlamasını bloke edeceğini tahmin etmek zor değil. Buna başka üye ülkelerin katılması da muhtemel. İşte Strateji Belgesi'ndeki o cümle böyle bir olasılığı şimdiden gözlerin önüne seriyor.
Bunun Helsinki Bildirgesi dahil, bundan önceki bazı beyanlara aykırı düştüğü söylenebilir. Türkiye şimdiye kadar AB üyelik müzakerelerinin Kıbrıs sorunundan ayrı tutulması gerektiğini, bunun iki ayrı konu olduğunu savuna gelmiştir. Ancak şimdi varılan noktada, iki konu arasında "fiilen" böyle bir bağlantının var olduğu açıkça görülüyor.

* * *
BU durumda Türkiye, ya bunu "kabul edilemez" ilan edip AB ile bir konfrontasyona girer; veya sözü geçen cümleye gereğinden fazla önem vermeden yoluna (ve AB ile temaslarına) devam eder.
Bu, Ankara'nın siyasi tercihine göre vereceği bir karardır. Resmi ağızlar Türkiye'nin zaten Kıbrıs sorununun çözümü için önümüzdeki aylarda yeni çabalar harcayacağını beyan ediyorlar.
Doğrusu da, çözüm sürecini bir an önce başlatmak ve bu çabaları (çoğu zaman yapıldığı gibi) son dakikaya bırakmamaktır.
Bu yılki İlerleme Raporu, AB'nin Türkiye'ye eskisinden çok daha sıcak baktığını gösteriyor. Bu yönde oluşan olumlu havayı, Strateji Belgesi'ndeki o tek cümleye takılıp bozmanın hiçbir yararı yoktur...