Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

TÜRK dış politikasında bu hafta ağırlık, kuşkusuz Türkiye'nin adaylığını karara bağlayacak olan AB'nin Lüksemburg'daki zirvesinde. Ama bu arada dikkatler, gene dış politika açısından diğer önemli bir toplantıya çevrilmiş bulunuyor: Cumhurbaşkanı Demirel'in katıldığı Tahran'daki İslam Konferansı Örgütü (İKÖ) Zirvesi...
55 İslam ülkesinin temsil edildiği bu toplantının gündeminde, önceki gün Dışişleri Bakanlarının hazırlayıp son şeklini verdiği 140 kusur karar tasarısı arasında, Türkiye'yi yakından ilgilendiren 2 taslak var: Biri, Irak'ın toprak bütünlüğü ile ilgili. Diğeri de, İsrail ile askeri ilişkiler hakkında.
Başta özellikle Suriye, bu iki karar tasarısında Türkiye'ye karşı açıkça kınayıcı ifadelerin yer almasına çalışmış, ancak Ürdün ve Mısır gibi ülkelerin girişimleri sonunda, tasarı yumuşatılmıştır. Bugün zirvede ele alınacak olan metinde Türkiye'nin adı geçmiyor. İslam ülkelerinin İsrail ile askeri işbirliği yapmaması, Irak'ın toprak bütünlüğünün, egemenliğinin ve sınırlarının ihlal edilmemesi isteniyor.
Türkiye'ye direkt atıfta bulunulmaması iyi; ama pratikte kimin kastedildiği belli. Nitekim Dışişleri Bakanları toplantısında, bazı bakanlar Türkiye'yi hedef alan konuşmalarında da bunu açıkça belirttiler.
İlginç bir rastlantı: İslam zirvesinin yapıldığı sırada, bir yandan Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Kuzey Irak'ta yeni bir operasyona girişmesi, öte yandan da İsrail Savunma Bakanı Mordehay'ın Ankara'ya gelmesi, konuyu güncelleştirmiş bulunuyor...
* * *
CUMHURBAŞKANI Demirel ve yanındaki heyet, kuşkusuz İKÖ Zirvesinin sonuç bildirgesinde dolaylı olarak da olsa, Türkiye'ye yönelik eleştirel ifadelerin yer almasına karşı çıkacak ve Dışişleri Bakanları toplantısında olanların, liderler düzeyindeki konferansta tekrarlanmasını önlemeye çalışacaktır.
Ama, bunun zorluğu ortadadır. Demirel başta olmak üzere, Türk liderleri ve Türk diplomasisi, aylardan beri Arap ve İslam ülkelerine derdini anlatmak için elinden geleni yapıyor. Çeşitli vesilelerle İslam ve dünya kamuoyuna her iki konuda da verilmeye çalışılan mesaj açık:
Irak konusunda, Türkiye bu komşu ülkenin egemenliğine saygılıdır, onun toprağında gözü yoktur, kuzey bölgesine karşı düzenlenen askeri operasyonlar, orada kümelenen PKK'ya karşıdır.
İsrail ile askeri ilişkiler konusunda, Ankara Arap ülkelerine, bunun kendilerine karşı bir davranış - veya tehdit - olarak algılanmaması için her fırsatta güvence vermiştir. Cumhurbaşkanı Demirel bizzat Ortadoğu ve Körfez gezilerinde (sonuncusu daha birkaç gün önce) defalarca bu açıklığı getirmiştir.
* * *
İKÖ toplantısından da anlaşılacağı gibi, Türkiye'nin İslam ve Arap ülkelerini ikna etmek için harcadığı çabalar, verdiği güvenceler, ne yazık ki onların tavrını değiştiremiyor.
Eğer Türkiye, politikasını açıkça anlatmasa, inandırıcı olmak için gerekli güvenceleri vermese, diyeceğiz ki, bu işi yapmıyor da bu yüzden hep eleştiriliyor. Oysa Türkiye derdini anlatıyor, ama karşı taraf bunu söylenen biçimde anlamıyor.
Tahran toplantısında da görüldüğü gibi, Suriye başta olmak üzere, bazı komşu ülkeler Türkiye'yi hedef almış bir kere. Şimdi favori konu, Kuzey Irak harekatı veya İsrail ile askeri ilişkiler. Daha önce başka konular vardı (hala da bazılarının gündeminde var): Su meselesi, Hatay sorunu veya Türkiye'nin Batı ile bağları gibi...
Şimdi bu ülkeler, İKÖ gibi bir forumu da kullanarak, Türkiye'yi baskı altında tutmaya uğraşıyor.
Bu neye yarar ki? Bazıları öyle istiyor diye, Türkiye PKK'nın Kuzey Irak'ı saldırıları için sıçrama tahtası olarak kullanmasına razı mı olsun? Ankara, bölgedeki stratejik ve ekonomik çıkarlarını bir yana bırakıp politikasını sadece (bazı) Araplara mı endekslesin?
Türkiye'nin tek yapabileceği şey, komşularına, dostlarına derdini - ve gerçekleri - anlatmaktır. Bugün başlayan zirvede de aynı şey yapılacak. Bakalım bu kez anlaşılacak mı?..



Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr