Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Soruyu biraz açmak lazım: Mesele sadece ABnin Türkiyeyle müzakereleri başlatmaya "evet" demesinden ve net bir tarih vermesinden ibaret değil. Bu, diğer koşullarla birlikte, Türkiyenin de "hayır" demeyeceği bir karar olmalı.Brükseldeki zirveden böyle bir mutabakat çıkacak mı, yoksa ipler kopacak mı? Ne dersiniz?Bana sorarsanız, mutabakat sağlanacağına yüzde 51 şans veriyorum.Aksi de mümkün tabii. ABnin getireceği son metne Başbakan Erdoğanın "hayır" demesi tamamen ihtimal dışı değil. Bu bakımdan "zirveden anlaşma çıkar" diye iddia etmenin belirli bir risk taşıdığının bilincindeyim.Ama bunun aksini öne sürmenin -ve hele o yönde bahse girmenin- daha da riskli olacağı kanısındayım. ABnin Türkiyenin reddedeceği bir karar suretini dayatmaya çalışacağına, Türk tarafının da hoşlanmadığı bazı ifadeler yüzünden üyelik müzakereleri yolunu açan böyle bir belgeyi reddedeceğine ihtimal vermiyorum...* * *DOĞRUSU, ne Türkiyenin, ne de ABnin böyle bir lüksü var.Bu nedenle çıkacak nihai metnin her satırı ve kelimesi üzerinde pazarlıklar bu gece geç saatlere kadar devam edecek ve belki yarına da sarkacak.Daha önceki deneyimler (örneğin Türkiyenin aday olarak kabul edildiği 1999 Helsinki zirvesinde olduğu gibi) liderlerin ve onların hazırlık çalışmalarını yürüten diplomatların, bir uzlaşmaya (compromis) varıncaya kadar masada veya kulislerde tartışmalarını sürdürdüklerini gösteriyor.Bu kez de öyle olacağa benziyor. Görüş ayrılıklarının, diplomatların "kelime cambazlığı" hüneriyle giderilmesine -veya örtülmesine- çalışılacak... Sonunda tarafların kendi kazanç hanesine işleyecekleri veya olumlu gösterecekleri bir sonuç ortaya çıkacak...Şimdiden bilelim ki, çıkması muhtemel karar metni, mükemmel veya ideal olmayacak. Uzlaşmanın gerektirdiği esneklik veya ödün, her iki tarafta da, hele AB-Türkiye bütünleşmesine sıcak bakmayanlara, bol bol eleştiri fırsatını verecek. Eğer zirvede mutabakat olmazsa, bu çevreler adeta bayram yapacaklar; hatta "hayır" diyen liderleri de alkışlayacaklar!* * *AMA yukarıda belirttiğimiz gibi, iki tarafın da böyle bir lüksü yok.Eğer çıkacak metnin içeriği ve genel havası, Ankaranın esas istek ve beklentilerine ters düşen ifadeler taşımayacaksa, bunun reddi, Türkiyeye pahalıya mal olacaktır (tıpkı yıllar önce Yunanistanla birlikte ABye girilmemesi gibi)...ABnin içindeki eğilimler de dikkate alınırsa, üyelik müzakereleri için yeni bir fırsat çıkmaması olasılığı da var. Türkiye ABsiz yapamaz mı? Yapabilir tabii. Ama AB ile beraber yürümek çok daha iyi. Unutmayalım ki AB bir vizyon, bir çağdaşlaşma ve dünyayla bütünleşme projesidir. Bunun dış politikadan günlük yaşam kalitesine kadar, ne anlama geldiğini hepimiz biliyoruz. Amaç, bu olanakları elde etmektir. AB dışında başka opsiyonlar olabilir, ama aynı olanakları sağlamaz...AB de Türkiyesiz yapabilir. Ama Türkiyeyle daha iyisini yapar. Özellikle ABnin kendi kimliğinin geliştirilmesi ve kendi dışındaki dünyayla (özellikle İslam âlemiyle) ilişkileri açısından...İşte nihai kararı belirleyecek olan bu temel öğelerdir. Bu bakımdan taraflar zirvenin fiyaskoyla sonuçlanmasının yol açacağı olumsuzlukları iyi hesaplamak durumundadır.Biz, liderlerin bu düşünceyle "evet" diyeceklerine, bahse giriyoruz! skohen@milliyet.com.tr TARİHİ karara saatler kala, AB zirvesinden Türkiyeyle ilgili çıkacak karar üzerine bahse girer misiniz?