TÜRKİYE’nin Ermenistan açılımına karşı Azerbaycan’ın daha baştan gösterdiği tepki, son günlerde Ankara ile Bakü arasındaki ilişkileri kritik bir noktaya getirmiş bulunuyor.
Zürih’te protokollerin imzalanmasından sonra Azerilerin sergilediği öfkenin, bu hafta Bakü’deki Türk şehitliğinden Türk bayrağının indirilmesine kadar tırmanmış olması, çok üzücü olduğu kadar, iki ulus arasındaki bağların geleceği açısından da kaygı vericidir...
Dost ve müttefik ülkeler, hatta birbirlerini kardeş sayan halklar arasında da, zaman zaman bazı anlaşmazlıklar çıkabilir. Bu yüzden bazı kırgınlıklar da olabilir. Bu gibi hallerde tarafların soğukkanlılık ve sağduyuyla hareket etmesi ve özellikle birbirlerinin kalbini kırmamaya özen göstermesi gerekir.
Bu bağlamda iki milletin de çok duyarlı olduğu ve kutsal saydığı ulusal bayrak gibi sembolik değerlere saygıda kusur etmemesi çok önemlidir.
Açıkçası Bakü’de Türk şehitliğindeki hareket, Türkiye’yi yaralamıştır.
Azerbaycan’da Türkiye’ye karşı gösterilen tepki, bir süredir duyulan güvensizlikten ve kızgınlıktan kaynaklanıyor. Azeriler, “kardeş” Türkiye’nin, “düşman” Ermenistan’la anlaşmasını bir türlü sindiremiyorlar, bunun Erivan’ın işine yarayacağını ve bu yüzden Yukarı Karabağ’ın Ermeni işgalinden kurtarılamayacağını düşünüyorlar.
Kuşkuya gerek var mı?
OYSA, “açılım”ın ilk aşamasındaki iletişim yetersizliğine karşılık, son dönemde ve hele protokollerin imzalanmasından sonra, Ankara Bakü’yü sürekli bilgilendirmiş ve Aliyev yönetiminin duymak istediği güvenceleri de vermiştir.
Gerçekten protokollerin imzalanmasından sonra Başbakan Erdoğan’ın ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun neredeyse her gün yaptığı açıklamalara bakmak, Ankara’nın pozisyonunu anlamak için yeterlidir. Kaldı ki, Türkiye bu açılıma paralel olarak, daha işin başında, Yukarı Karabağ sorununu Erivan ile ilişkilerin normalleştirilmesi için fiilen bir ön koşul olarak öne sürmüş, bununla da kalmayıp, ABD’yi, Rusya’yı devreye sokmaya çalışmıştır. Cumhurbaşkanı Gül’ün bu hafta Obama ve Medvedev ile yaptığı telefon görüşmeleri, bu çabaların göstergesidir.
Azerilerin anlaması gereken husus, Türkiye’nin Ermenistan açılımı sayesinde şimdi Azerbaycan’ın lehine ağırlığını koymak, uluslararası camiayı da Erivan üzerinde baskı yapmaya zorlamak imkânını elde ettiğidir. Açıkçası, Türk diplomasisi daha önce böyle bir avantaja sahip değildi. Ankara şimdi bu avantajı Azerbaycan’ın çıkarları doğrultusunda kullanabilecek durumda. Dolayısıyla Azerilerin Türkiye’nin girişimlerinden kuşku değil, memnunluk duyması gerekir.
Güven nasıl kazanılır?
TÜRKİYE’nin şimdi Azeri yöneticilerin ve Azeri halkının bu konudaki kuşku ve kaygılarını gidermek için belki bazı yeni girişimlerde bulunması gerekir. Örneğin TÜRKSAM Başkanı Sinan Oğan’ın önerdiği gibi, “Kim bu konuda yaralı olabilecekse, örneğin 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’den ve eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin’den hizmet istenebilir”... Bu arada Azeri milletvekillerinin Ankara’ya gelip lobi faaliyetinde bulunmaları gibi, benzer bir amaçla Türk milletvekilleri de Bakü’ye gidip temaslar yapabilir.
Herhalükârda, şimdi Bakü’de Türkiye’ye karşı esen güvensizlik ve kırgınlık havasının bir an önce giderilmesi gerekiyor. Ama açıkçası, bu konuda Ankara’nın harcayacağı çabalar kadar, Bakü’nün de buna karşılık vermesi ve destek olması şart.
Aslında iki ülkenin şimdi belki her zamankinden çok birbirlerine ihtiyaçları var. İlişkilerdeki herhangi bir sarsıntı, ikisinin de zararınadır.
Gelinen noktada her iki taraf için de hedef birbirini kaybetmemek, aksine, birbirlerine olan güven ve sevgiyi yeniden kazanmak olmalıdır.
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025