Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


İsrail - Filistin anlaşmazlığında varılan kritik noktada, zayıf da olsa, bir umut ışığı görünmeye başladı: Telaviv'deki disko saldırısının İsrail kamuoyunda yarattığı öfkeye ve intikam çağrılarına karşın, Başbakan Ariel Şaron - en azından şu ana kadar - herhangi bir misillemeye girişmedi... Filistin lideri Yaser Arafat ise, kanlı olayın ardından ilk kez şiddete karşı açık bir tavır ortaya koydu, bu tür olayların tekrarlanmaması için önlem alacağını açıkladı... Fatah Grubu ve Hamas'ın askeri kanadı, bazı koşullarla eylemlerini durduracaklarını bildirdi... Ve bu arada ABD, AB, Rusya başta olmak üzere (Türkiye de dahil) uluslararası camia, son trajik olayın ardından, çatışmaları durdurmak için devreye girdi...
İlk bakışta bunlar umut verici sinyaller. En azından korkulan misilleme hareketlerinin cereyan etmemiş olması, bir çıkış yolu bulma çabaları için daha müsait bir ortam sağlıyor.
Zayıf da olsa, bir ihtimal bu...
* * *
ŞAHİN olarak bilinen Şaron'un bu kez tutan; otoritesi zayıflayan Arafat'ı da net bir tavır almaya iten ne?
Her şeyden önce, 20 gencin ölümüne yol açan disko katliamının şoku ile harekete geçen uluslararası topluluğun baskıları... Arafat'a "durdur artık bunları", Şaron'a da "sakın karşılık verme" çağrıları... Şaron, İsrail lehinde oluşan sempatiyi kaybetmemek, Arafat da dünyayı karşısına almamak için, bu mesajlara kulak vermek zorunda kalmıştır.
Şimdi uluslararası diplomasi, ilk aşamada karşılıklı ateşkesi ve şiddete son vermeyi öngören Mitchell raporunu, iki tarafın mutabakatı ile, uygulamaya koyabilir. Bu çabalar başarılı olursa, nispi bir sükunet sağlanabilir.
Ama durum, her zamanki gibi, pamuk ipliğine bağlı. Açıkçası bu aşamada durumun tekrar alevlenmemesi, Filistinlilerin tavrına bağlı. Hamas, İslami Cihad gibi örgütler yeni eylemlere girişmezse, Arafat kendi otoritesini tam olarak kullanabilirse, Filistin güvenlik güçleri ona bağlı kalırsa, arzulanan nispi sükunet sağlanabilir.
Mesele gerçekten Arafat'ın kendi toplumunun çeşitli kesimlerine (ve özellikle militanlara) söz geçirip geçiremeyeceğidir. Bu konuda uzmanların görüşleri farklı. Kimi bunu başarabilir diyor, kimi ise imkansız sayıyor. Ancak şu bir gerçek ki, Arafat şiddeti önleme sözünü yerine getirmek için ciddi çaba harcarsa duruma hakim olabilir. O zaman eylemci gruplar da marjinal hale gelebilir. Tabii Arafat'ın bu kararlılığı göstermesi de, İsrail'in ona halkına sunabileceği olanakları sağlaması, elini uzatması da şart...
* * *
HALEN bölgede bulunan Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Faruk Loğoğlu'nun görevi işte böyle bir uzlaşma ortamı yaratmaktır.
Ankara'nın Arafat'a mesajı, ateşkesi sağlaması ve terörü durdurması; İsrail'e çağrısı da aynı şekilde ateşkesi sürdürmesi misillemeden kaçınması ve Arafat'a yardımcı olmasıdır.
Şu sırada benzer misyonlarla bölgede temaslar yapan başka temsilciler de var. Türk diplomasisinin bu alanda boy göstermesi Türkiye'nin etkinliği açısından önemli. Ama aynı zamanda girişilen uluslararası çabalar açısından da yararlı. Türk girişiminin de sonuç alınmasında mühim bir katkısı olabilir. Bir ihtimal...