Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yazıda Türkiye'de çevre sorunlarına pek az ilgi gösterildiğinden yakınmış, küresel ısınmadan dolayı bütün dünyayı olduğu gibi bizi de bekleyen felaketlerin önüne geçmek için, devletin yanı sıra, bireylere de görevler düştüğünü belirtmiştik.Bazı okurlarımız, rapordaki tespitlerden kaygı duymakla beraber, şu soruları soruyorlar: "Küresel ısınmaya biz mi sebep oluyoruz? Bunun sorumluluğunu taşıyan zengin ülkeler düşünsün"... "Türkiye'de hükümet, belediyeler bu olaylara kayıtsız iken, millet kendi başına ne yapabilir?.."BBC Türkçe yayınında dinlediğimiz şu haber sanırım bu soruları yanıtlıyor.İngiltere'nin 1000 nüfuslu Ashton Hayes köyünde, Garry Charrock adında bir fert, çevre sorunları konusunda duyduklarının etkisiyle, kendi küçük topluluğunda bir hareket başlatmaya karar veriyor. Köy halkını bir toplantıya çağırıyor. Aldığı destekle Chester Üniversitesi'nin uzmanlarını devreye sokuyor. Köy halkı uzmanların tavsiyelerine uymaya başlıyor. Sonuç: Bu köyde şimdi "bireyler" daha az elektrik tüketiyor, bisiklet kullanıyor, evlerinde ısı kaybını önleyen sistemler kuruyor, damlara güneş panelleri konuyor, vesaire... Garry Charrock şöyle diyor: "Köyümüzde iklim değişikliğinden endişe duyan çok kimse vardı. Herkes, hep birlikte çalışınca, her şey kolaylaştı"... ÖNCEKİ gün BM'ye bağlı "İklim Değişikliği Paneli"nin küresel ısınma konusundaki raporuyla ilgili yazımıza okurlarımızdan bir hayli tepki aldık. BM raporu vesilesiyle çeşitli yayınlarda tüm ülkelerde vatandaşların yapabileceklerinin listeleri yer aldı. Ancak bunların uygulanması için herkesin küresel ısınma denilen olgunun yarattığı tehlikenin bilincinde olması, "Bunu önlemek bana mı düştü?" veya "Bize evvel Allah bir şey olmaz" zihniyetinden kurtulup harekete geçme kararlılığını göstermesi lazım.Türkiye gibi, küresel ısınmaya yol açan sera gazları emisyon oranı yüksek olan bir ülkede, halkın bu yönde eğitilmesi ve bilinçlendirilmesi büyük önem taşıyor. Bunu kim yapacak? Devlet, eğitim kurumları, sivil toplum örgütleri, medya, meslek kuruluşları, siyasi partiler, dini makamlar... Herkese vazife... Son BM raporundan da anlaşıldığı gibi, Türkiye atmosfere en çok karbondioksit salıveren 20 ülke arasında yer alıyor.Türkiye'nin küresel ısınmaya "katkısı", sanayileşmiş birçok ülkeden de fazla. 2004'te Türkiye'den atmosfere salıverilen karbondioksit miktarı 294 milyon ton olarak hesaplanıyor ki, bu da son 14 yılda yüzde 72'lik bir artış demektir.Türkiye, Kyoto Anlaşması'nı imzalamadı. Ankara'nın şimdiye kadar resmi görüşü şuydu: Türkiye hızla kalkınmak zorunda. Sanayileşmenin bir sonucu da bu oluyor. Çevreyi korumak pahasına bu hızı kesemeyiz...Bu yanlış tavır, şimdi artık tartışılıyor. Bunun pratikte yol açabileceği olumsuz sonuçlar şimdi daha iyi anlaşılıyor. Türkiye'nin daha gecikmeden Kyoto Protokolü'ne dönmesi ve çevreyi koruma tedbirlerini uluslararası camiayla işbirliği yaparak alması, uzun vadeli çıkarlarına daha uygun düşecektir.Halen sinemalarda oynayan "Uygunsuz Gerçek" adlı belgesel hepimiz için ibret alınacak derslerle dolu. Filmin yansıttığı gerçeğe "ürkütücü" demek daha doğru olur. Ama ürkütücü olduğu kadar, uyarıcı da... Belgeseli sunan ünlü Amerikan politikacısı Al Gore'un verdiği mesaj şu: Felaketi önlemek için hepimiz bir şeyler yapabiliriz...Evet, hepimiz... skohen@milliyet.com.tr Ürkütücü gerçek