Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Bu sabah haberleri izleyeceğiniz zaman, sonuç kesinleşmiş olacak. Ancak dün akşam üstü bu yazıyı yazarken Başbakan Tony Blair'in İşçi Partisi'ni İngiltere'deki seçimlerin galibi olarak göstermenin ve sonucu buna göre değerlendirmenin, yanlış olmayacağını sanıyoruz.
Bütün nabız yoklamaları, 48 yaşındaki İngiliz politikacısının, muhafazakar ve liberal rakiplerini - hem de büyük farkla - yeneceğini son dakikaya kadar gösterdi. Bunun gerçekleşeceği belli. Bilinmeyen (ve ancak bugün belli olacak olan) husus, İşçi Partisi'nin kazanacağı oy oranı ile Avam Kamarası'ndaki sandalye sayısından ibaret. Onun da, kendisine ikinci bir dönem daha tek başına iktidarı garantileyecek güçte olacağı anlaşılıyor.
* * *
BLAİR'in başarısının çeşitli nedenleri var:
* İşçi Partisi iktidarı, son 4 yıl, ülke ekonomisini iyi yönetti. Muhafazakar iktidardan devraldığı durum kötü değildi; ama Blair gelişmeyi hızlandırabildi, yaşam standardını yükseltebildi. Bu dönemde enflasyon, işsizlik geriledi, reel gelirler, ücret ve maaşlar artış gösterdi.
* Blair, İşçi Partisi'nin geleneksel politikalarında bazı önemli değişiklikler yaptı. Temel kamu hizmetlerinde (sağlık, eğitim, ulaşım gibi) düzeltmeler yaparken, özel sektör yatırımlarını teşvik etti. Bu arada Merkez Bankası'nı bağımsız hale getirdi.
* Karizmatik ve popüler davranışları ile halkın sempatisini kazanmasını bilen genç lider, "Birleşik Krallık"ın temel yapısı ile ilgili reformları gerçekleştirmek cesaretini de gösterdi. Bu dönemde "devolution" denilen politika ile, İskoçya ve Gallere öz yönetim, Kuzey İrlanda'ya da geniş özerklik verdi.
* Blair'in seçim zaferinde iki etken daha var: Biri Muhafazakar Parti'nin etkin bir alternatif olarak ortaya çıkamaması. Blair'in icraatı ve programı, Muhafazakarların kozlarını elinden aldı... İkincisi ise, medyanın "Tony"ye verdiği geniş destek. "Times" gibi muhafazakar gazeteler dahi seçmenleri İşçi Partisi'ne oy vermeye çağırdılar!
* * *
KUŞKUSUZ bütün İngilizler "Tony"den yana değil. Yaşam koşullarından şikayetçi olan fakir kesimden, İşçi Partisi'nin "sağa kaydırıldığı"nı iddia eden eski ekol Sosyalistlere veya iktidarın yabancılara karşı fazla hoşgörülü davranmasına ve İngiltere'yi AB'ye fazla bağımlı hale getirmesine karşı çıkan Muhafazakarlara kadar, Blair'i beğenmeyen çok insan var.
Fakat çoğunluk bugünkü hallerinden ve Blair gibi bir liderin işbaşında olmasından memnun.
Bu da tabii genç liderin, "çağın icapları"nı dikkate alan ve İşçi Partisi'nin artık modası geçmiş kavramlarını değiştiren, yepyeni stratejiler geliştirmesi ile mümkün oldu.
Blair, sosyal demokrasiye taze bir anlayış getirdi. Sorunlara eski ideolojik inançlardan çok, pragmatik yaklaşımlarla eğildi. Devlet ağırlıklı bir sosyalizmden uzaklaşan, ama denetimsiz bir neo - liberalizme de götürmeyen bir orta yol ("Üçüncü Yol") buldu. Buna "Blairizm" diyenler de var.
Gerçi genç liderin "izm"lere pek itibar etmediği biliniyor; ama seçim sonucu Blair için olduğu kadar "Blairizm" için de bir zafer sayılabilir.