Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Sami KOHEN

KÖRFEZDE her kriz, bölgedeki dengeleri etkiler. Bu kez de, - her ne kadar kriz şimdilik yatışmış görünüyorsa da - taşların kıpırdadığı görülüyor.
1990 Körfez Savaşı'nda ve sonrasında, Irak'a karşı "Koalisyon" adı altında ortak bir cephe kurulmuş, buna Batılı müttefikler ve Rusya dışında, Mısır hatta Suriye dahil Arap dünyası da katılmıştı. ABD'nin çabası ile Birleşmiş Milletler tarafından peşpeşe alınan kararlar - ve bu arada uygulanan ambargo - sonucunda da, Irak yalnızlığa sürüklenmiştir.
Irak'ın ürettiği söylenen dehşet silahlarının denetimi konusundaki anlaşmazlıktan çıkan son bunalım, Saddam Hüseyin'e yalnızlığını kırmak ve kendisine taraftar çekmek için bir fırsat yarattı. ABD ile yeni bir savaşın eşiğine gelindikten sonra, Irak diplomasisi silah deneticileri meselesini bir koz olarak kullandı ve dış destek arayışında bazı başarılar elde etti.
Bu kez, eski "Koalisyon" bir varlık gösteremedi. Arap ülkelerinin çoğu - hatta Kuveyt - ABD ile Irak arasında yeni bir savaşın çıkmasına karşı olduklarını ilan ettiler. Rusya Bağdat ile Washington arasında bir arabulucu rolünü üstlendi ve krizi yatıştırmada kazandığı başarıdan sonra Irak'la bir flört havasına girdi. Fransa gibi bazı Batılı ülkeler de Irak'a karşı daha anlayışlı davranılması ve bu arada ambargonun hafifletilmesi gerektiğini savunmaya başladı...
Kısacası 1990 ve sonrasında bir yanda "uluslararası camia"nın öte yanda Irak'ın yer aldığı "iki karşıt cephe" görüntüsü, şimdi kaybolmaya yüz tutuyor.
* * *
SADDAM yönetimi, şimdi bu yeni durumdan yararlanmak için atakta. Bu yönde giriştiği en önemli atılımlardan biri, Arap dünyasını kendi safına çekmeyi hedefliyor.
Tarık Aziz'in Şam'a yaptığı ziyareti bu çerçevede değerlendirmek gerek.
Suriye ile Irak arasında uzun yıllardan beri (iktidardaki Baas partilerinin ideolojik görüş ayrılıklarından çıkar farklarına kadar çeşitli nedenlerden ötürü) bir soğukluk ve güvensizlik var.
Saddam'ın dış politikada sağ kolu olan Tarık Aziz'in Suriye'yi ziyareti, iki ülke arasında ilk kez bu düzeyde bir temasın yapılmasını sağladı. Bunun Şam ile Bağdad arasında gerçek bir yakınlaşmanın - ve hatta işbirliğinin - başlangıcı olup olmadığını söylemek için henüz zaman erken; ancak bunun Irak - Suriye ilişkilerinde yeni bir sayfa açtığı kuşkusuz.
Eğer bu gelişme, Saddam ile Hafız Esad'ın ortak bir politika izlemesine yol açacaksa, bu gerçekten bölgedeki dengeleri önemli ölçüde etkileyecektir.
İki ülkeyi bu yola sevkeden çeşitli faktörler var. Son kriz karşısında Suriye, ABD'ye karşı Irak'ın yanında yer almak gereğini duydu. Suriye ile Irak arasında bir süredir sessiz sedasız bazı ticari temaslar yapılıyordu. Şam artık Bağdad ile uzlaşma zamanının geldiği kanısında.
Bu yakınlaşma arzusunu güçlendiren iki neden daha var: Birincisi, Ortadoğu barış sürecinin aksaması, Netanyahu hükümetinin politikası sonunda İsrail ile barışmak şansının ortadan kalkmasıdır. Suriye ve Irak (diğer Arap ülkeleri gibi), bu durum karşısında bir "Arap dayanışması" gereğine inanmış bulunuyor...
* * *
DİĞER faktör, Türkiye ile ilgili. Suriye ve Irak'ın Türkiye politikalarında öteden beri bir yakınlık vardır. Özellikle "su meselesi"nde ikisinin de tavrı aynıdır.
Şam ve Bağdad, Türkiye'nin Batı yanlısı siyasetini de kendi çıkarlarına karşı sayarlar. Buna son olarak Türkiye ile İsrail arasında imzalanan askeri anlaşmalar da eklendi.
Tarık Aziz'in Suriye liderleriyle görüşmelerde Türkiye politikasının detaylarına ne kadar indiklerini bilmiyoruz. Ancak Şam - Bağdad yakınlaşmasının gelişmesi halinde, Türkiye yeni bir cephe ile karşı karşıya kalabilir.
Ankara'da yetkililer böyle bir oluşumun Türkiye için kaygı verici olduğunu söylemekle beraber, şimdilik bu noktaya gelinmediğini de ekliyorlar. Ancak yetkililer, Irak'ın toplu imha silahları üretim kapasitesinin tam kontrol altına alınmasının Türkiye'nin güvenliği için birinci derecede önem taşıdığını da vurguluyorlar ve bu bakımdan Irak'ın BM kararlarına uymasının (yani bu silahları imha etmesinin) şart olduğunu da söylüyorlar.
Bu yapılmaz ve bölgede stratejik denge değişiklikleri olursa, Türkiye o "cephe"de daha ciddi bir güvenlik sorunu ile karşılaşacaktır...



Yazara Email S.Kohen@milliyet.com.tr