Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

GİRİT zirvesi, Türk ve Yunan hükümet başkanlarının iki ülke arasındaki gerginliğin giderilmesi ve ilişkilerde yeni bir sayfanın açılması konusundaki "siyasi irade"lerini ortaya koyması bakımından önemli bir gelişme. Bu, ileriye yeni bir umutla bakmamız için de bir neden - ve de bir fırsat...
Denilebilir ki, Yılmaz - Simitis görüşmesinde somut herhangi bir sonuç alınmış ve bu tansiyona yol açan anlaşmazlıkların hiçbiri halledilmiş değil. Doğru, ama iki liderin bu ilk buluşmasından zaten böyle bir şey beklenemezdi. Yıllardır süregelen ciddi ihtilaflar, 80 dakikalık bir görüşmede çözümlenemezdi elbet...
Gene denilebilir ki, geçmişte de zaman zaman iki ülke liderleri bir araya gelip havayı düzeltmeye çalıştılar, düşmanlığa son verip dostluk kurmak konusunda mutabık da kaldılar; ama bu beyanlar hep lafta kaldı. Bunun son örneği henüz geçen Temmuz'da Madrid'de gerçekleşen mutabakat. "Madrid ruhu" da ne kadar çabuk uçtu gitti... Şimdi "Girit ruhu" da aynı akıbete uğramasın sakın!..
Bu düşünce temelde haksız değil;
gerçekten bundan önce (Davos'tan Madrid'e kadar) Türk ve Yunan liderlerinin bazı prensipler ve bu arada daha iyi ilişkiler kurmak üzerinde anlaştıkları görüldü. Ama ne yazık ki, bunun arkası gelmediği için, son haftalarda yeni krizler ve huzursuzluklar yaşandı.
Bu kez Yılmaz ve Simitis diyaloğu sürdürmek, karşılıklı ziyaretlerde bulunmak ve bir yandan bir güven havası oluşturmaya çalışırken, diğer yandan halledebilecekleri sorunları öncelikle ele almak konusunda anlaştılar. İki liderin sergilediği kararlılık iyi, kullandıkları uslüp yapıcı, gösterdikleri gayret cesaret verici...
Gene de
- geçmişteki tecrübelerden dolayı - ihtiyatlı davranmak ve aşırı iyimserliğe kapılmamak gereğini duyuyoruz. Ve "bu kez inşallah farklı olur, iyi niyetler ve beklentiler gerçekleşir" diyoruz...
* * *
YILMAZ ve Simitis, Girit'teki ilk buluşmalarında, birbirlerinin görüşlerini daha iyi anladıklarını söylediler.
İşte bu önemli. Her ne kadar iki ülke arasındaki sorunların temelinde bazı önemli çıkar farklılıkları ve çatışmaları yatıyorsa da, anlaşmazlıkların ve gerginliğin tehlikeli boyutlar almasında, "karşılıklı anlayış eksikliği"nin de büyük payı var. Açıkçası, iki tarafta da yıllardan beri süregelen güven bunalımı, ön yargılarla, yanlış anlamalarla, gereksiz abartmalarla beslenerek, ilişkileri sürekli huzursuzluk ve gerilim çizgisinde tutmuştur.
Dün belirttiğimiz gibi, zaman zaman işadamları ve aydınlar başta olmak üzere, "sivil toplum" kesimi, "aşağıdan yukarı" tepkisini göstermiştir. Ne var ki, "yukardan aşağı" - yani yönetimden halka doğru bir hareket olmadıkça, bu tepkinin pratikte fazla bir etkisi olmuyor.
Girit zirvesinde sergilenen niyet ve kararlılık bu bakımdan önemli, en azından Simitis ve Yılmaz, bozuk havanın düzeltilmesi için harekete geçmiş bulunuyorlar. Yani "yukardan aşağı" beklenen sinyal geldi sayılır. Şimdi "aşağıdan yukarı" yönündeki akım daha çok başarı şansına sahip"...
* * *
DÜN sözünü ettiğimiz Wilton Park Konferansı'nda da gördük ki, her iki toplumda, kamuoyunu yönlendirecek durumdaki kişiler, eski yanlış anlamaların ve kuşkuların (ve kaygıların) aşılması gereğine inanıyor.
Gerçekten Yunanistan, Türkiye'nin kendi topraklarında gözü olduğu, yayılmacı emeller peşinde koştuğu ve askeri gücü ile onu ürkütmeye çalıştığı fikrini - ve fobisini - terketmelidir. Türkiye'nin de, Yunanistan'ın "megalo idea" hayali ile kendisini sıkıştırmak ve başkaları ile birlikte onu "çevrelemek" istediği görüşüne itibar etmemesi gerekir.
Son zamanlarda bazı olaylar bu karşılıklı saplantıları daha da derinleştirmiştir. O kadar ki, Ankara'da ve Atina'da birçokları, üretilen çeşitli komplo teorilerine inanmaya başlamıştır.
Şimdi Girit zirvesinden sonra, karşılıklı olarak daha gerçekçi ve olumlu bir anlayışın hakim olması şansı doğuyor. Yeter ki bu yeni süreçte, iki liderin sergilediği iyi niyetler ve kararlılık, yarı yolda kalmasın...

Yazara EmailLONDRA