Şimdiye kadar düzenlenen birçok zirve toplantısında alınan kararların havada kaldığı hatırlandığında, bu soruları -şüpheyle- sormamak mümkün değil.Evet, dört buçuk yıllık bir şiddet döneminden sonra, İsrail ve Filistin liderlerinin -bu sefer Mısır ve Ürdün önderleriyle birlikte- Kızıldeniz sahilindeki tatil kentinde bir araya gelmiş olması dahi, önemli bir olay. Bu, aynı zamanda İsrail-Filistin uyuşmazlığının giderilmesinde ve barış yolunun açılmasında yeni bir başlangıç. Veya daha doğrusu yeni bir umut...Ama zirvenin asıl önemi, ortak güvenlik ve karşılıklı güven konusunda ileri bir adım atılmasıdır. Varılan mutabakat şiddet eylemlerine ve askeri operasyonlara son verilmesini, yani ateşkesin kesilmesini, sükûnet ve düzenin sağlanmasını öngörüyor. Bu anlaşma hayata geçirilebilirse, dünkü zirve geçekten tarihe bir dönüm noktası olarak geçecek...* * *BU kez başarı şansının daha fazla olduğu kanısı hâkim. Peki, neden? Birçok sebep var: Filistinliler de, İsrailliler de şiddet (veya savaş) yorgunu düştüler. şiddet -misilleme kısır döngüsü-, yol açtığı büyük kayıpların yanı sıra insanları yıprattı, bıktırdı. Bu sorunun silah zoruyla çözümlenemeyeceği ve müzakere masasına dönme zamanının geldiği taraflarca anlaşılmaya başladı.Filistin tarafında Yaser Arafatın ölümünden sonra Mahmud Abbasın iktidara gelmesi yeni bir dönem başlattı. Teröre karşı çıkan Abbas, Hamas, İslami Cihad gibi militan grupları kontrol altına almak ve onları bir ateşkese razı etmek için cesur girişimlerde bulundu ve sonunda bunda da başarılı oldu.İsrail tarafında Başbakan Ariel Şaron, Gazzeden ve kısmen Batı Şeriadan çekilmeyi ve Filistin halkının bağımsız devlet kurma hakkını tanımayı öngören daha esnek bir politika benimsedi. Şaron, terörün sona ermesine karşılık Filistin hedeflerine karşı askeri harekâtı durdurmaya ve Filistinli tutukluları serbest bırakmaya da razı oldu.Bu zirvenin başarısında Mısırın büyük payı var. Başkan Mübarek bu kez aktif bir rol oynadı ve yanına Ürdün Kralı Abdullahı da alarak, etkinliğini gösterdi. Böylece bu kez Şarm el Şeyh (ABD ve diğer güçlerin katılmadığı) direkt bir "Arap-İsrail uzlaşma egzersizine" sahne oldu. * * *BÜTÜN bu özellikleriyle dünkü zirve, bundan öncekilerden farklı ve daha şanslı görünüyor. Nitekim, toplantı sonrası özellikle Abbas ve Şaronun konuşmaları güçlü umut sinyalleri göndermiş bulunuyor.Ancak, bu iyimserlikte ihtiyatı da elden bırakmamak gerek. Unutmamalı ki iki tarafta da "aşırı uçlar" (radikaller, fanatikler) var. Karşılıklı ödün isteyen bu yeni dönemde, bu aşırı unsurların barışa giden yolu sabote etmeye kalkışması mümkün.Geçmişte de böyle olmamış mıydı? Ne var ki, gerek Abbas, gerekse Şaron -dünkü demeçlerinde belirttikleri gibi- bunun farkında ve buna karşı koyarak barış yolunu açık tutmaya kararlı. Bu da umutları artıran, eskisinden farklı bir durum... skohen@milliyet.com.tr DÜNKÜ Şarm el Şeyh zirvesi bundan öncekilerden farklı olacak mı? Yani bu kez zirve sembolik anlamının ötesinde, pratik bir sonuç verecek ve örneğin ateşin kesilmesi konusunda verilen sözler uygulamaya konacak mı?