Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

YILBAŞININ araya girmesinden olacak, ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsünün Türkiye'yi yakından ilgilendiren bir açıklaması, dikkatleri pek çekmedi.
Basın brifinginde James Foley'e sorulan soru, ABD'nin Türkmen gazının İran yolu ile Türkiye'ye ulaştırılması projesine karşı tutumu konusunda idi. Soruyu soran muhabir üç ülkenin hafta başında vardığı mutabakata göre, bu hattın fizibilite çalışmalarının "Shell"e verildiğini ve şirketin 9 ay içinde raporunu hazırlacağını hatırlattıktan sonra, şöyle dedi: "Dışişleri Bakan Yardımcısı Alan Larsen geçen şubatta Türkiye'nin İran'dan geçecek bir boru hattından Türkmen doğal gazı almasına yaptırım uygulamayacağını beyan etmişti. Gerçekten Yönetim böyle bir boru hattına karşı yaptırım uygulamayacak mı?"
Sözcünün buna yanıtı ilginçti: "Hayır, bu doğru değil... Bunun gerçekleşmesi halinde yaptırıma tabi tutulmayacağını söylemiyoruz... Fizibilite çalışmasının, yasanın kapsamına girdiğini sanmıyorum. Uygulama aşamasına gelirse - ki biz İran'dan böyle bir boru hattının geçirilmesine karşı olduğumuzu açıkladığımıza göre böyle bir aşamaya girilmeyeceğini umuyoruz - o zaman kararımızı yasanın ışığında vereceğiz"...
Bu sözlerin anlamı şudur: ABD, İran'dan geçecek gaz boru hattı üzerindeki fizibilite çalışmasına fazla ses çıkarmıyor. Ancak şimdiden İran hattının kurulmasına olan kesin muhalefetini bildiriyor. Ve de, böyle bir projenin yaşama geçirilmemesini beklediğini vurguluyor.
* * *
BU tutum, muhabirin de hatırlattığı daha önceki beyanlara pek uymuyor. Nitekim, Alan Larsen'in geçen yaz söyledikleri, o dönemde Ankara'da büyükelçi olan Marc Grossman tarafından da ifade edilmişti. Demek ki şimdi - bu projenin Aşkabad anlaşması ile yeni bir ivme kazanması sonunda - ABD daha farklı ve kesin bir tavır ortaya koyuyor.
Aslında bu konu hala da çelişkili yorumlara yol açıyor. Geçen ay Başbakan Yılmaz'ın Washington'daki görüşmelerinden Amerikan yetkililerinin edindiği izlenim, Türkiye'nin - ABD'nin istediği gibi - Türkmen gazını İran'dan değil, Hazar Denizi'nin altından geçirme seçeneğini tercih ettiğidir. Amerikalılar bu görüşmelerde Türk tarafının söylediklerini bu şekilde algıladığı için, Yılmaz'ın Aşkabad'da İran hattı üzerindeki mutabakata imza atmasına şaşırmış bulunuyorlar.
Genelde petrol veya doğal gaz boru hatları üzerinde yapılan konuşmalar, istenilen yöne çekilmeye müsait. Bunun bir nedeni de, konu ile ilgili politikaların netleşmemiş olmasıdır.
ABD Yönetimi, İranı saf dışı etmekte ısrarlı; ama bir yandan İran'la iş yapmak isteyen Amerikan şirketlerinin baskısı altında, bir yandan da Hatimi hükümetinin daha esnek bir politika izleyeceği beklentisi içinde...
* * *
BAŞBAKAN Yılmaz'ın Washington'daki görüşmelerinde, Amerikalılara İran yolunu ikinci bir seçenek olarak kabul edeceğini ve bu yönde bir anlaşma da imzalayacağını söylemediği açık.
Ancak Türk tarafı, Hazar hattını (ki Azerbaycan ve Gürcistan yolu ile Türkiye'ye ulaşacak) benimsediğini açıkça ifade ettikten sonra, İran hattı projesi üzerinde en azından fizibilite çalışmaları başlatmakta bir sakınca görmemiş olacak. Bunun arkasındaki düşünce şu: Hele fizibilite raporu çıksın. O zamana kadar durum ve ABD'nin tavrı daha netleşir. Projeyi hayata geçirmek veya geçirmemek kararı da o zaman alınır...
Bu aslında ABD sözcüsünün beyanına pek ters düşmüyor. O da "zamanı gelince düşünürüz" demeye getiriyor.
Önümüzdeki 9 ay içinde tabii çok şey olabilir. Bir görüşe göre, bakarsınız ABD - İran yakınlaşması olur, Washington daha kestirme ve ekonomik bir yol olan İran hattına yeşil ışık yakar. Veya, karşıt görüşe göre, ABD İran hattına karşı sert çıkar, Türkmenistan bu projeden vazgeçer, Hazar hattına ağırlık verir... Ayrıca Bakü - Ceyhan petrol boru hattına desteğini, Ankara'nın "İran seçeneği" üzerindeki tavrına bağlar. O zaman Türkiye de İran projesini rafa kaldırır...
Geçen yüzyılda kullanılan deyimi ile "Büyük Oyun"da yeni bir perde açılmış bulunuyor. Türkiye bu perdede şimdilik iki rolü birden oynamak eğiliminde görünüyor...

Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr