Sami KOHEN
ÖNCE, Türkiye'nin Irak krizi konusunda gerçekleştirmeyi planladığı "işlev"i doğru tanımlayalım: Bu, bir
"arabuluculuk" değil.
Arabuluculuk için, anlaşmazlık halindeki iki tarafın bir üçüncü taraftan, böyle bir istekte bulunması gerekir. Oysa Irak'tan veya ABD'den (ya da BM'den) Türkiye'ye böyle bir istek gelmiş değil.
Bu nedenle, basına yansıdığı şekilde Türkiye'nin arabuluculuğa soyunduğu yolundaki haberleri aceleci ve abartılı bulan Dışişleri Bakanı İsmail Cem, üstlendiği misyonu
"uzlaştırıcı bir girişim" olarak nitelendirmeyi yeğliyor.
Kendisine soruyoruz:
Rusya'nın ve Fransa'nın şu ana kadar yapamadığını, Türkiye'nin başarma şansı nedir?
Cem, yanıtını daha geniş bir çerçeve çizerek veriyor:
- "Biz meseleyi bütünlüğü içinde, daha kapsamlı bir şekilde, Irak ve bölge halklarının geleceğini, güvenliğini ve esenliğini dikkate alarak ele almak istiyoruz."
Bakan bu noktadan hareketle, Irak'a iletmeyi düşündüğü önerinin parametrelerini beş noktada topluyor:
1. "Bölge ne kitlesel imha silahlarının, ne de savaş tehditlerinin gölgesinde olmalı"...
2. "Irak'ın Birleşmiş Milletler'in kararları ile uyum sağlaması gerekir"...
3. "Silahlı bir çatışmanın önlenmesi için barışçı tüm yollar denenmeli ve zorlanmalıdır"...
4. "Irak'ın ambargodan çok zarar gören ekonomisinin rahatlatılması zamanı gelmiştir"...
5. "Irak'ın toprak bütünlüğüne saygı gösterilmeli, bunun sağlanmasına çalışılmalıdır"...
* * *
GÖRÜLDÜĞÜ gibi, İsmail Cem, üstlendiği görevi sadece Bağdat'a gidip "Sarayları da BM denetçilerine aç" demekten ve ABD'ye de "Irak'ı bombalama" mesajını vermekten ibaret saymıyor. Böyle bir görevin esas amacının, sık sık bu tür krizlere yol açan anlaşmazlığın ve Irak sorununun derinliğine inip çözüm aramak olduğuna inanıyor.
- "Tabii Türkiye bu işi tek başına yapamaz. Bu nedenle bölge ülkelerinin ve BM'nin böyle bir girişime destek vermesi ve katılması gerekiyor... Bölgeden aldığımız tepkiler olumlu. Örneğin İran ve Ürdün, Türk girişimine arka çıkıyorlar... Asıl önemlisi, BM Genel Sekreteri Kofi Anan'ın verdiği destek. Kendisi ile Davos'ta, henüz Ankara'da bizim bu girişimle ilgili karar alınmadan önce, görüştüm. Kendisi bu fikrimizi çok tuttu.
Zaten BM'den böyle bir destek gelmese idi, biz de böyle bir inisiyatifte bulunmazdık".
Bakan, Irak'tan gelen yanıtın olumlu olduğunu, dolayısı ile bu hafta içinde Bağdat'a giderek işe başlayabileceğini söylüyor. Bu temaslarından BM'yi ve tabiyatiyle ABD'yi de haberdar edeceğini de ekliyor.
Tekrar sorumuza dönüyoruz:
Türkiye'nin bunda başarı şansı nedir? Rusya ve Fransa çok spesifik taleplerde bulundular, ama sonuç alamadılar. Türkiye'nin daha geniş kapsamlı görüşleri kabul görebilir mi?
Cem, inisiyatifinin mutlaka başarılı olacağı gibi bir umut taşımadığını, ancak yaklaşımının farklı olması nedeniyle böyle bir girişimde bulunmakta yarar gördüğünü söylüyor ve devam ediyor:
- "Irak'ın ihtiyaç duyduğu savaşsız çözüm için bir çıkış sağlamak gerek. Irak'a, bunalımdan sıyrılmak istiyorsa, böyle onurlu bir çıkışı düşünmesi gerektiğini anlatacağız. Ben kısa vadede krizin atlatılması ile, daha uzun vadede çözüm bulunmasını birbirinden ayrı tutmuyorum. Yakın tehlikeyi önlemek için, çözüm yolunu denemeyi uygun buluyorum".
* * *
BUNA rağmen, Saddam Hüseyin kendisinden beklenenleri yapmazsa ve sıcak bir çatışmaya gidilirse ne olacak?
Bakanın kanısı, Irak'ın şartlara uymaması halinde, ABD'nin askeri harekata mutlaka girişeceği yönünde. Eğer Saddam tavrını değiştirmezse, o zaman bu sonucun sorumluluğunu da taşımış olur. Türkiye'nin artık yapacağı birşey kalmaz.
Kısacası Türkiye'nin üstlenmeye hazırlandığı "uzlaştırıcı girişim" şimdiki çatışma tehlikesini ortadan kaldırmak, ama aynı zamanda daha kalıcı bir çözüm bulmak amacını güdüyor. Türkiye bunu yaparken, kuşkusuz kendi güvenliğini ve bölgedeki kendi rolünü de hesaba katıyor. Türk diplomasisi pek iyimser olmamakla beraber gene de "ya tutarsa" diye düşünüyor. En azından böyle bir girişimden (yarar sağlamasa dahi) zarar gelmeyeceğine inanıyor.
ABD'nin Türk girişiminden fazla birşey beklemediği ve buna şüphe ile baktığı anlaşılıyor. Bunu da yarın daha etraflıca değerlendireceğiz.
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr