Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları



BUGÜN 80. yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyet döneminin dış politikasını böyle kısa bir yazıda değerlendirmek çok zor. Burada Cumhuriyet'in kuruluşundan itibaren bu alanda benimsenen ve uygulanan belli başlı ilkeleri ve parametreleri özetleyerek 80 yılın bir muhasebesini yapmaya çalışacağız.
İstiklal Savaşı'nın ardından Atatürk'ün "Yurtta sulh, cihanda sulh" sloganı ile tanımlanan temel felsefenin dış politika boyutu, şu unsurları içeriyordu:

  • Bağımsızlığın ve egemenliğin korunması çerçevesinde mevcut sınırların sürdürülmesi, yani "Misakı Milli" politikası... Türkiye bu yaklaşımı ile, "irredantizm"e, yani başkalarının toprağına göz dikme ve yayılmacılığa itibar etmemiştir.
  • Eski düşmanlıkların yerine yeni dostlukların kurulması... İşgalden kurtulan Türkiye, savaştığı ülkelerle barışmaya özen göstermiştir. Bu sayede Cumhuriyet'in ilk yıllarında Yunanistan dahil tüm komşularla, zamanın güçlü ülkeleri arasında İngiltere, Fransa ve Rusya ile iyi ilişkiler kurulmuştur. Ankara gene o dönemde bölgesel işbirliğini artıracak adımlar atmış, Balkan Antantı ve Sadabad Paktı'nı imzalamıştır.
  • Batı'ya açılma hedefi... Dış politikadaki bu önemli boyutu aslında Atatürk'ün "muasır medeniyet"e ulaşma amacı içinde değerlendirmek lazım. Bu, modern Türkiye'nin hızla gelişme ve "çağdaşlaşma" projesinin temel öğesidir. Ankara günümüze dek (şimdiki AB politikasında olduğu gibi) bu hedefe yönelmiştir.

  • * * *
    CUMHURİYET'in ilk yıllarında belirlenen dış politika ilkeleri ve hedeflerinde, 80 yıllık dönem içinde ne kadar devamlılık ve tutarlılık sağlandı?
    Kuşkusuz bu yıllar içinde ve özellikle İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünya çok değişti, çok farklı şartlar ortaya çıktı. Dolayısı ile zaman zaman konjonktürel bazı ayarlamalar ve değişiklikler yapmak gereği de duyuldu. Türkiye İkinci Dünya Savaşı'nda tarafsız kalmayı başardı. Soğuk Savaş döneminde Batı Bloku'nda yer aldı. Onu izleyen son dönemde, dünyadaki ve özellikle bölgedeki karışık ortamda, hassas dengeleri korumaya - zorlukla da olsa - çalıştı...
    Yani Türk diplomasisi 80 yıllık dönemin çeşitli aşamalarında, yukarıda belirttiğimiz prensipleri ve hedefleri korumaya özen gösterdi. Ancak zaman zaman uygulamada, bazı aksamalar, hatta sapmalar da olmadı değil. Özellikle ortaya çıkan önemli meseleler (Kıbrıs, Ege, Ermeni, Kürt, terör sorunları gibi) güçlükle kurulan bazı dostlukları bozdu, dış ilişkilerde gerginlikler yarattı...
    * * *
    BİN sayfalık iki ciltlik "Kurtuluş Savaşı'ndan Günümüze Türk Dış Politikası" adlı eserinde Prof. Baskın Oran, bir uzman kadronun katkıları ile Cumhuriyet'in çeşitli aşamalarında izlenen politikaları ayrıntılı şekilde inceliyor. Olayların akışı içinde, Türkiye'nin bir "orta boy devlet" (OBD) olarak çeşitli aşamalarda yapıcı bir dış politika izlediği ve temel parametrelere de (bazı istisnai durumlar dışında) bağlı kaldığı görülüyor.
    Dün görüştüğümüz Prof. Oran'ın deyişi ile, Türk dış politikasına üç temel ilke hakim olmuştur. "Batıcılık", "Statükoculuk" ve "Meşuiyetçilik". Türkiye bu çerçeve içinde, mevcut dengeleri sürdürmeye, dış sorunlar karşısında hukuki değerleri korumaya önem vermiştir. Ancak son zamanlarda özellikle Irak politikasında bazı tutarsızlıklar görülmüştür. Prof. Oran'a göre, Türkiye gibi bir "stratejik orta boy devlet", hele bulunduğu belalı bölgede ve mevcut belirsiz ve istikrarsız ortamda, "mevcut olanı elinde tutmak"la yetinmeli ve "yeni serüvenlere" girişmemelidir...
    * * *
    ÖZETLE, her ülkenin olduğu gibi Türkiye'nin 80 yıl gibi uzunca bir süre içindeki dış politikasında inişli çıkışlı dönemler olmuştur. Ancak genelleştirirsek, bu politikanın başta belirlenen hedefler ve prensipler temelinde - zaman zaman günün koşullarına da uyarak - yürütüldüğünü söyleyebiliriz...