BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan'ın Cidde Ekonomik Forumu'nda söyledikleri, anlamlı mesajlar içeriyor.
İslam dünyasının modernleşmesinden ekonomik ve sosyal kalkınmasına kadar, çeşitli güncel konulara değinen Başbakan'ın ortaya koyduğu görüşler, aslında bir vizyonu yansıtıyor.
Bu vizyonun temel öğelerini Dışişleri Bakanı Abdullah Gül geçen mayısta İslam Konferansı Örgütü'nün Tahran'daki toplantısında ve İKÖ'ye bağlı İş Konseyi'nin Malezya'daki zirvesinde açıklamıştı.
Gül'ün her iki toplantıda İslam dünyasının siyasal reformlar, şeffaflaşma ve modernleşme yönünde harekete geçmesi için yaptığı çağrı, büyük ilgi görmüştü.
Şimdi Başbakan'ın Cidde'deki sözleri, aynı doğrultuda daha ayrıntılı mesajlar kapsıyor.
* * *
BAŞBAKAN Erdoğan'ın forumdaki konuşmasında verdiği ilk ve en önemli mesaj, İslam dünyasının "değişime katılması"dır. Onun deyişi ile halen dünya, değişimi "seyredenler" ile değişime "katılanlar" arasında bölünmüştür. Teknolojiyi iyi kullanan, üretimi artıran, dünyaya açılan ülkeler kazanıyor. Türkiye, "değişimi kucaklayan ve kazananlar arasında" yer alma çabasında.
Bir başka mesaj da, siyasal ve sosyal reformlarla ilgili. Soruları yanıtlarken Erdoğan, kadınların toplumdaki - ve de siyasetteki - yerine değiniyor ve bu arada AKP'nin kadınlara giderek verdiği yeri örnek gösteriyor. Konferansa katılan kadınların alkışladığı bu sözler, şimdi iktidar partisinin - gene Erdoğan'ın vurguladığı gibi - Erbakan döneminden ne kadar farklı bir tavır benimsediğini ortaya koyuyor...
* * *
BAŞBAKAN benzer bir değişikliğin işaretini, "İslam Ortak Pazarı" konusundaki bir soruyu yanıtlarken verdi. Erdoğan bu konuda açık konuştu: Etnik veya dinsel kökenli bir Ortak Pazar anlayışına karşıyız. Bu yarar sağlamaz, aksine kamplaşmaya yol açar...
Avrupa Birliği'ni bir "Hıristiyan kulübü" olarak gören ve onun yerine bir İslam Ortak Pazarın kurulmasını isteyen Erbakan'ın (ve Refah Partisi'nin) ideolojisine karşılık, Erdoğan konuya pragmatik yaklaşıyor ve dini esasların yerine ortak çıkarlara dayalı bir "Ortak Kalkınan Ülkeler Birliği"nin oluşturulabileceğini söylüyor.
Erdoğan'ın dile getirdiği "kamplaşma" endişesine gelince, gerçekten günümüzde sıkça sözü edilen "medeniyetler çatışması"nı körükleyebilecek politikalardan kaçınmak lazım. Türkiye'nin benimsediği tavır, AB ile (ve dünya ekonomisi ile) entegre olmaktır. Bu Türkiye'ye hem gelişmiş ülkelerle sıkı bağlarını sürdürmek, hem de bölge ülkeleri ile ilişkilerini geliştirmek olanağını veriyor...
* * *
BAŞBAKAN'ın Cidde'de söyledikleri, "değişime katılmak" isteyen bölge ülkeleri için bir örnek oluşturuyor.
Türkiye, İran ve Malezya'dan sonra Suudi Arabistan'da verdiği mesajlarla bir "model" olabileceğini ve Batı ile İslam dünyası arasında bir "köprü işlevini" de görebileceğini bir kez daha sergiledi. Bu da, en azından jeo - stratejik konumu kadar uluslararası bir önem taşıyor...