Sami Kohen
GİRNE
İKİ taraf da nihayet yüzyüze görüşmeye razı oldu.
Denktaş ile Klerides önümüzdeki ay New York'ta bir araya gelip yıllanmış Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için yeni bir müzakere sürecini başlatacaklar.
BM Genel Sekreter Yardımcısı, deneyimli İngiliz diplomat Sir Kieran Prendergast'ın adanın iki kesiminde yaptığı (daha önce de Amerikan diplomasisinin zeminini hazırladığı) son temaslardan sonra, bu sürecin yeni yöntemi de belli oldu:
Bu yöntemin özelliği, iki liderin bir odaya tıkılarak görüşmelerini basından uzak, tam bir gizlilik içinde yapmaya zorlanmalarıdır! Müzakerelerin ilk raundu New York'ta, ikinci aşaması da bir ay kadar sonra İsviçre'de "bir yerde" düzenlenecek, yeterli ilerleme olursa, sürecin üçüncü etabı BM'de tamamlanacak.
Bu yeni süreç ve bu yeni yöntem, bundan önceki çeşitli müzakerelerden farklı olarak, olumlu bir sonuç verecek mi?
* * *
GİRNE'deki yazlık evinde görüştüğümüz KKTC liderini, doğrusu pek umutlu - ve istekli - bulmadık. Denktaş başka seçeneği olmadığı ve "Türk tarafı çözüm istemiyor" denmemesi için, bu görüşmelere razı oldu.
- "Bize oturup konuşun dendi. Peki, konuşalım. Ama daha önceki konuşmalardan farklı ne konuşacağız? Yıllardır konuşuyoruz. Bu bir temcit pilavına döndü."
Denktaş Sir Kieran'e de bunu açıkça söyledi. Ama o yeni süreci başlatmak konusunda ısrar etti.
Denktaş'ın - yeni yönteme göre Klerides ile masaya oturmayı kabul ettiği halde - buna "samimi" tepkisi şöyle:
"Her şeyden önce, müzakerelerin sonuç verebilmesi için, iki taraf arasında asgari müşterekler üzerinde bir karşılıklı anlayış ve mutabakat olmalı. Nedir bu asgari müşterek nokta? Adada iki "eşit ve egemen" toplumun varlığı. Denktaş Rumların bunu kabul etmedikleri sürece hiçbir görüşmeden sonuç çıkmayacağı görüşünde ısrar ediyor.
"Geri adım atamayacağımız konular açıktır" diyor Denktaş.
"Eşit egemenlik pazarlık edilmez... İki kesimden biri diğerine tahakküm edemez... Garantiler sulandırılamaz... Türk askeri varlığı çokuluslu bir güçle değiştirilemez... Kıbrıs'ın çözüm olmadan ve de Türkiye'nin üyeliği kesinleşmeden AB ile müzakerelerin başlaması kabul edilemez"...
* * *
DENKTAŞ, yeni müzakere sürecini Türk tarafından Rumların AB üyeliği konusundaki baskılar ile, önemli ödünler koparmak için "tehlikeli" bir egzersiz olarak görüyor. Ve "tüm ilgililere" şu mesajı veriyor:
"Eğer önümüzdeki haftalarda AB'nin Rumlarla üyelik müzakereleri başlayacağı kesinleşirse, o zaman biz de Klerides ile müzakereleri keseriz"...
Bunun, AB, ABD ve BM'nin nasıl algılayacağı bir yana, Türkiye'nin nasıl karşılayacağı konusunda, Denktaş'ın kaygıları yok değil tabii.
Hele Türkiye'nin şu sırada içinde bulunduğu siyasal kriz durumu, kendisine büyük sıkıntı veriyor. Ankara'dan tam destek beklediği bir dönemde, Denktaş inisiyatifi kendi başına almak durumunda. "Bizim müzakereleri kesmek zorunda kalmamız halinde, Türkiye'nin yanımızda olması gerekir" diyor. "Hatta Türkiye bu durumda karşı tedbir almalıdır. Bunun için de dünya çapında bir `halkla ilişkiler' kampanyası başlatmalıdır".
Türkiye, siyasal durumu nedeni ile bunu yapamazsa ne olur? Denktaş yanıtını şu espri ile veriyor:
"Bu, Tarzan kendi başına direnmeye devam edecek demektir"!..
* * *
KISACASI, Denktaş bu kritik dönemde, Klerides ile bir araya gelmekte pek yarar görmüyor. Bu nedenle kerhen kabul ettiği yeni müzakere sürecini "zamansız" buluyor.
Peki, "bunun zamanı ne zaman?" diye soruyoruz.
Yanıtı: "Ne zaman ki, Kıbrıs meselesine doğru teşhis konacak. Ne zaman ki, Rumlar ve dünya iki ayrı toplumu eşit ve egemen sayacak".
Bugün gelinen noktada, böyle bir olasılık zayıf görünüyor. Ama gene de yeni yöntemle görüşme sürecini denemekte yarar var. Diplomasiden umut kesilmez...
Yarın:
Farklı düşünenler de var
Yazara Emails.kohen@milliyet.com.tr