Bu farklılıklara rağmen, bütün milletin takdirini, saygısını ve sevgisini kazanan, muhaliflerinin bile gönlünde taht kurabilen siyasi liderler -az da olsalar- vardır tabii.Önceki gün yaşamını yitiren eski Başbakan Bülent Ecevit, işte bu ender liderlerden biridir.Vefatının ülke çapında -ve dış dünyada- yarattığı derin üzüntü, çeşitli çevrelerin onun kişiliği hakkında ifade ettiği hayranlık ve sempati, Bülent Ecevit'in Türk siyasi hayatında aldığı müstesna yeri gözlerin önüne seriyor. Demokrasilerde bir liderin halkın tümü tarafından yüzde yüz desteklenmesi pek nadir görülen bir olay. Özgür ülkelerde, toplumun bir kesiminin, siyasi liderlerden farklı düşünmeleri, onların söylediklerine veya yaptıklarına karşı çıkmaları da doğal... Kuşkusuz Ecevit tarihe, son yarım yüzyılda Türkiye'nin iç ve dış politikasına damgasını vuran güçlü bir lider olarak geçecek. Ancak ona ülke çapında -hatta dünya genelinde- bu kadar, sempati ve hayranlık kazandıran esas neden, kişiliğiyle ilgili özellikleridir.Bu özelliklerin başında, dürüstlüğü, yüksek ahlakı, efendiliği, alçakgönüllülüğü, insan sevgisi, hoşgörüsü geliyor. Ecevit idealist ve hümanist yaklaşımıyla, Türk siyaset kültürüne yeni çağdaş bir anlayış getirmeye çalışmış, bu yönde iz bırakan katkılarda bulunmuştur.Ecevit'in bu nitelikleri, Türkiye'de siyasete soyunan herkesin ibret alacağı, manevi bir miras olarak benimseyeceği yüksek değerlerdir. İnsan sevgisi Ecevit'in siyasi hayatında dış politikanın çok geniş ve önemli bir yeri vardır. O, dış politikayla ilgili tavrını, kendi dünya görüşüne ve vizyonuna göre belirlemeye çalışmıştır.Tabii herkesin dış politika alanında ilk çırpıda hatırladığı olay, Kıbrıs harekâtıdır. Ecevit bu askeri operasyona, kesinlikle barışı getireceği, bunca yıllık anlaşmazlığa son vereceği inancıyla karar vermiştir. Ve bu kararını da, müzakere yoluyla bir sonuç alınamayacağının açıkça anlaşılması üzerine uygulamaya koymuştur.Ecevit, milli çıkarlara uygun gördüğü hallerde dik durmasını, kararlı davranmasını bilmiş, ancak gerektiğinde esneklik göstermiş, pragmatik davranmıştır. İşbaşında olduğu dönemlerde Türkiye'nin dış ilişkilerini çeşitlendirmeye, "çok yönlü bir dış politika" izlemeye çalışmış, ancak gerek ABD gerek AB ile ilişkileri geliştirmeye de öncelik vermiştir.1965'te bir süre "Milliyet"te köşe yazarlığı yapan Ecevit, gazeteciliği esas mesleği sayardı. 1974 Kıbrıs harekâtından sonra, ben "Newsweek" dergisi için Başbakan Ecevit ile bir söyleşi yapmıştım. Bu yazı, derginin söyleşi sayfasında yer alacaktı. Bunun yeri 750 kelimelikti. Söyleşimiz çok daha uzun oldu. Bunun üzerine Ecevit bana teypten deşifre edeceğim metni kendisine vermemi rica etti. "Ben dünyaya bazı mesajlar vermek istiyorum. Dolayısıyla konuşmamızı ben özetleyebilirim" dedi. Bunun için makamından döndükten sonra evinde gece geç saatlerde çalışacaktı. "Siz bu zahmete girmeyin" deyince, "Ne zahmet, gazetecilik yapmak beni mutlu eder" diye karşılık verdi. Ertesi sabah, söyleşi, özetlenmiş şekliyle hazırdı. Saydım; tam 750 kelime idi. Titizliğinin ve duyarlılığının bir örneğini daha vermişti... skohen@milliyet.com.tr Gazetecilik aşkı
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025