Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan “İstanbul Forumu”ndaki konuşmasında kesin bir dil kullandı: “Türkiye’nin dış politikasında bir eksen kayması yok. İşin başında nerede duruyorsak, şimdi de orada durmaya devam ediyoruz.”
Başbakan’ı böyle konuşmaya iten neden, son günlerde içeride ve özellikle dışarıda, Ankara’nın dış ilişkilerinde Batı ekseninden ayrılmakta ve Doğu’ya kaymakta olduğu yönünde yapılan yorumlardır.
Bu yeni bir olay değil. Bir süreden beri özellikle Batı’da, Türkiye’yi yakından izleyen çevreler bu görüşü savunuyorlar. Bu konuda dış basında pek çok yazı da çıkıyor.
Böyle değerlendirmelerin yapılması sebepsiz değil tabii. Türkiye son zamanlarda dış politikada inisiyatifini kullanmaya, bölgesel odaklı yeni hamlelere girişmeye ve uluslararası sorunlarda da daha bağımsız bir tavır almaya başladı.
Bunun birçok örneği var. Türkiye’nin Ortadoğu’da Batı’nın ve özellikle ABD’nin politikalarından farklı bir çizgi izlediği durumlar oldu: Örneğin, Ankara Bush döneminde ABD’nin Irak politikasına bulaşmamaya özen gösterdi, Hamas ile diyalog kurdu, Suriye’ye yaklaştı, İran ile sıkı ilişkiler kurdu... Gürcistan-Rusya savaşında da Ankara Moskova’yı rahatsız edecek davranışlardan sakındı ve daha tarafsız bir tavır takındı...
Yakın geçmişteki bu hareketlere, son haftalarda yenileri de eklendi: Örneğin, Suriye ve Irak ile imzalanan anlaşmalar, İran’la yakınlaşma ve İsrail’in de katılacağı NATO ile ortak bir askeri tatbikatın iptal edilmesi gibi...

Farklı şartlar
BÜTÜN bu gelişmeler, ilk bakışta bir eksen kayması izlenimini vermiyor değil.
Son dönemde Türkiye’nin dış politika açılımlarında Ortadoğu başta olmak üzere bölgesel ilişkiler ön plana geçti. Bu arada AB ile, hatta NATO ile sıkıntılar yaşandı.
Türkiye’nin dış politikasında bazı önemli değişikliklerin olduğu bir gerçek. Dünyadaki ve bölgemizdeki siyasal şartlar bugün Soğuk Savaş’taki durumdan çok farklı. Türkiye’nin o dönemde dış politikası tamamen Batı blokunun politikasına paraleldi veya daha açık bir deyişle, ona endeksliydi.
Günümüzde konjonktür değişti. Bu arada Türkiye de değişti. Daha güçlü ekonomisi ve artan stratejik önemiyle, Türkiye çok boyutlu bir dış politika izleyecek ve bölgesinde aktif bir rol oynayabilecek duruma geldi.
Son örneklerde de gördüğümüz gibi, Türkiye kendi çıkarlarına uygun gördüğü hamleleri, kendi inisiyatifiyle yapıyor. Bunlar her zaman Batı’nın çizgisi doğrultusunda olmasa da...
Batılı gözlemciler bu tespiti yaparken, akıllarında eski dönemin imajıyla, Türkiye’nin Batı’dan kopmakta ve Doğu’ya (Rusya dahil) ya da Ortadoğu’ya (yani Arap-İslam dünyasına) kaymakta olduğu sonucunu çıkarıyorlar.

Hedefi değiştirmeden...
TÜRKİYE’nin eskisi gibi Batı’ya endeksli bir dış politika izlemediği doğrudur. Ancak ondan kopmak istediği veya “Doğu ekseni”ne (ki bugün böyle bir “eksen”den söz edilemez) kaymakta olduğu hükmü yanlıştır.
Türkiye’nin dış politikasında temel tercih ve önceliklerden vazgeçtiğine dair somut bir belirti yok. Ak Parti iktidarının sempatilerinin veya ideolojik eğilimlerinin de Türk dış politikasını rayından çıkarmaya sevk ettiği söylenemez. Türk yetkililerin yeni bölgesel girişimlerle eşzamanlı olarak AB ve ABD ile bağlar güçlendirmeye yönelik çabaları da bunun göstergesidir.
Türkiye’nin kendi coğrafyasındaki ülkelerle ilişkilerini geliştirirken bunu dost ve müttefikleriyle ilişkilerine bir alternatif sayması çok yanlı olur. Böyle bir “eksen kayması”na gerek de yoktur. Esas hedeften sapmadan bir “rota ayarı” yeterlidir...