Girişimin "usul" ile ilgili faslı fiyaskoyla bitti. Finlandiya'da hafta sonu için öngörülen toplantı olmayacak. Ama Fin diplomasisi gene de önümüzdeki günlerde ve haftalarda önerilerini taraflara kabul ettirme çabalarını ikili temaslarla sürdürecek.Ev sahibi olarak Finlandiya'nın yaptığı davetin ardından, şimdi bu toplantının kimin yüzünden yapılamadığı tartışılıyor. Rumlar Türkiye'yi, Türkiye Rumları suçluyor. Finliler resmi beyanlarında kimseyi suçlamamaya özen gösteriyorlar; ama AB diplomatları genelde kabahati Ankara'ya yüklüyorlar. Türkiye'nin bu buluşmada Yunanistan'ın bulunması üzerinde ısrar ettiğini iddia ediyorlar.Bu tartışmanın temelindeki esas neden şu: Rum yönetimi Fin önerilerini doğrudan Türkiye ile müzakere etmek istedi. AB'yi devreye sokarak... Ankara ise, bu önerilerin iki toplum temsilcileri arasında tartışılmasını, Türkiye'nin bu tartışmalara daha sonra katılmasını istedi. Türkiye için Maraş gibi çözümün bir parçası olan konular AB değil, BM çerçevesinde ele alınmalı...Kısacası, "usul" ile ilgili tartışmalar, bu kez de tarafların "temel" pozisyonlarını öne çıkardı ve sonuçta esas pazarlıklar başlamadan sona erdi... Bu iş bitti mi?.. Yani AB Dönem Başkanı Finlandiya'nın Kıbrıs'la ilgili girişimi tamamen suya düşmüş sayılır mı? Eğer "Fin formülü" daha dengeli olsaydı, belki bu noktaya gelinmezdi. AB Dönem Başkanı'nın amacı neydi? Türkiye'nin Rumlara limanlarını açmasını sağlamak... Buna karşılık Türk tarafına bir şey vermesi gerekiyordu. O da, Mağusa'nın AB denetiminde, dışa açılmasına imkân tanımak...Bu öneri paketine Maraş dahil edilince, iş değişti. Öneriler, "asimetrik" bir nitelik aldı. Yani bu durumda Türkiye limanlarını açacak, Mağusa'dan AB ile direkt ticari imkânını sağlamak uğruna Maraş'ı teslim edecekti... Böyle dengesiz bir alışveriş olur mu?Bir an için, Finlandiya'daki toplantı üzerinde mutabakat sağlandığını varsaysak dahi, öneri paketi üzerindeki müzakerelerde bu şartlarla bir anlaşmaya varmak herhalde mümkün olamazdı.Şimdi Fin diplomasisi çabalarını sürdürse de, sonuç büyük olasılıkla bundan farklı olmayacak... Az al, çok ver!.. Türkiye-AB müzakerelerinin geleceği bundan nasıl etkilenecek?Hemen belirtelim ki, Kıbrıs açmazı tek etken değil. Bunun ikinci ayağını "siyasal reformlar" (özellikle 301. madde) oluşturuyor. İki ana konuda da son kararı AB liderleri (14-15 Aralık zirvesinde) verecek.Üç olasılık var:1) Bu sıkıntılara rağmen, müzakerelere devam etmek.2) Şartlı olarak, sadece bazı fasılları görüşmek...3) Müzakereleri topyekûn askıya almak...Bu üç şıkkın en kötüsü tabii üçüncüsü. AB böyle bir karar alır mı? Daha önce de yazmıştık, bu, AB Komisyonu'nun ve üye ülkelerin hükümetlerinin Türkiye karşısındaki duruşuna, ona ne kadar önem verdiğine, "Türkiye'yi 'kaybetmeyi' ne ölçüde göze aldığına bağlı. Biz her şeye rağmen, böyle bir noktaya gelineceğini sanmıyoruz. Fransa, Avusturya gibi Türkiye'nin üyeliğine soğuk bakan ülkelerin, hatta Kıbrıs Rum yönetiminin dahi ilişkileri topyekûn askıya almak" gibi bir istekte bulunacağına pek ihtimal vermiyoruz.Zaten bu noktaya gelinirse, artık AB ile üyelik de, Kıbrıs'ta çözüm de FİNİŞ aşamasına girer, yani bu iş burada biter... Bunu herhalde onlar da biliyordur... skohen@milliyet.com.tr Toptan kayıp...
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025