Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRKİYE'de genellikle dış temasların sonucunu ya "ağır bir yenilgi" ya da "büyük bir başarı" olarak nitelendirmek huyu, bir kez daha kendini gösterdi: Dışişleri Bakanı Tansu Çiller'in AB'nin 5 önde gelen ülkesine mensup meslektaşları ile yaptığı toplantı için basında gene benzer çelişkili sıfatlar kullanıldı.
Çoğu zaman olduğu gibi, bu kez de gerçek, ikisinin ortasındaki bir çizgidedir. Yani Türk diplomasisi, AB ile bütünleşme çabasında, Roma'da ne "ağır bir darbe" yemiştir, ne de tam üyeliğinin gerçekleşmesi konusunda "kesin bir güvence" almıştır.
Olan şudur: "Beşler" Türkiye'nin tam üyelik talebinin ele alınmasını zorlaştıran koşulları, insan hakları, Kürt meselesi, Kıbrıs sorunu gibi mutad argümanları tekrarlayarak hatırlatmıştır. Yani onların gözünde, bu koşullar hala Türkiye'nin AB'ye girmesine engeldir.
* * *
AMA bu kez, aynı "Beşler" Türkiye'nin argümanlarına daha büyük anlayış göstermiş ve daha olumlu sinyaller vermiştir. En önemlisi, bu toplantıda, Türkiye'nin tam üyelik isteminin sırada bekleyen diğer 11 aday - adayı ile "eşit şekilde" ele alınması kabul edilmiş ve dolayısıyla şimdiye kadar öngörülen Ankara'ya ayrı bir statü tanınması görüşü terkedilmiştir.
Dışişleri Bakanları açıklamalarında eskisinden farklı değerlendirmelerini bizzat dile getirmiştir. İngiliz Bakan Rifkind "Türkiye diğer adaylar gibi eşit biçimde muamele görmelidir" diye konuşmuştur. Alman Bakan Kinkel, Roma toplantısında Türkiye'nin Avrupa'ya ait olduğu konusunda görüş birliğine varıldığını belirtmiştir. Fransız Bakan De Charette de "ilke olarak Türkiye'nin AB'ye girmesine karşı bir engel yoktur" demiştir.
Toplantıya katılan bir diplomatın deyişiyle "beş ülkenin Türkiye'nin de bu yıl 11 adayla birlikte aile fotoğrafına dahil edilmesini istediği ortaya çıktı ki, bu da önemli bir gelişmedir".
* * *
ÖNCEKİ günkü yazımızda, Türkiye ile AB arasındaki görüşmelerin bir "sağırlar diyaloğu"na dönüştüğünü, toplantılarda hep aynı argümanların tekrarlandığını hatırlatmış, Roma'da bu kısır döngünün kırılması için, Beşler'in adaylık konusunda bir sinyal vermesi, bir "niyet beyanı"nda bulunması gerektiğini belirtmiştik.
Şimdi görüyoruz ki, gerçekten bu yönde bir sinyal verilmiştir. En azından Türkiye'nin yıllar önce yaptığı başvurusunun yeniden gündeme getirilmesi ve diğer adaylarla eşit şartlar içinde değerlendirilmesi kabul edilmiştir.
Ancak, bunu kesin bir sonuç olarak algılamamak gerek.
Bir kere, bu iyi niyet beyanı, Beşler'den geliyor. AB'de geriye 10 ülke kalıyor. Gerçi Beşler, AB'nin en etkin grubunu oluşturuyor. Yani vardıkları konsensüsü diğer birçok ülkelere kabul ettirebilirler. Yunanistan'a da kabul ettirebilirler mi? Asıl sorun bu. Kinkel dahil, 5 bakan da "elimizden geleni yapacağız" diye söz verdiler. Ama Yunan engelini aşmak herhalde kolay olmayacak.
* * *
DİĞER bir husus da, Beşler'in Türkiye'den beklentileri konusunda aynı duyarlılığı göstermeye devam etmesidir. Daha açık bir deyişle, Roma toplantısında, Türkiye'nin insan hakları başta olmak üzere, Kürt meselesi ve Kıbrıs sorunu gibi konularda bazı adımlar atması gerektiği tekrarlanmış, bunların tam üyelik yolunda hala pürüz olarak sayıldığı vurgulanmıştır.
Gene önceki günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, AB ile görüşmeleri sağırlar diyaloğu olmaktan kurtarmak için, Türkiye'nin (ve bu arada bir türlü bu önemli konulara eğilmek fırsatını bulamayan Meclis'in) özellikle insan hakları gibi sorunlarda cesur adımlar atması şart.
Roma toplantısında hakim olan yeni - ve nispeten daha müsait - havanın somut sonuçlar vermesi, yani Türkiye'nin gerçekten bu yaz diğer 11 adayla birlikte "aile fotoğrafı"na girmesi için Türkiye'nin bu yönde elini çabuk tutması gerekiyor...