Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

HUKUK tarihine geçen ünlü "Berlin'de hakimler var" sözü, acaba Frankfurt'taki hakimler için ne kadar geçerlidir?
Bu konuda en azından bir hakim için ciddi şüpheler var. O da Frankfurt 17'nci Ağır Ceza Mahkemesi Yargıcı Rolf Schwalbe...
Bu yargıç, son olarak ele aldığı bir uyuşturucu davasında, biri Türk, 3 sanığı mahkum ederken, Türk hükümetini ve bizzat Başbakan Yardımcısı - Dışişleri Bakanı Tansu Çiller'i zan altında tutan bir tavır sergiledi. Alman - ve dünya - basını, şimdi Frankfurt'lu hakimin söylediklerine dayanarak, Çiller'in ve dolayısıyla hükümetin, Avrupa'daki uyuşturucu trafiği ile ilintisi olduğunu açık - seçik ifadelerle bildiriyor.
Tabii böyle bir iddia - veya iftira - karşısında Ankara ayağa kalktı. Bonn'a nota üstüne nota yağdırıldı. Frankfurt mahkemesinin Türk hükümetine ve şahsen Tansu Hanım'a karşı suçlaması, sert sözcüklerle kınandı. Ayrıca Alman makamlarının özür dilemesi de istendi...
* * *
YARGIÇ Schwalbe'nin iddiası, Almanya'da da şaşkınlık yaratmadı değil. Eyalet mahkemesi savcısı dahi, bu konuda duyduğu kuşkuyu dile getirdi.
Ama gene de, bu hakimin, Çiller ve Türk hükümeti aleyhindeki iddiasını neye dayanarak ortaya attığı, tartışılıyor. Mahkemeye sunulan raporlarda, böyle bir ilinti iddiasına yol açacak herhangi bir ifade bulunmadığı söyleniyor. O halde hakim bu sonucu nereden çıkarmış? Bu konuda sağlıklı bir kanıt var mı? Yoksa bu onun kişisel izlenimi mi?
Peki, "koskoca" Frankfurt Eyalet Mahkemesi Hakimi, böyle bir şey yapar mı? Durup dururken "dost" bir ülkenin hükümetini ve bakanını bu şekilde suçlar mı?
Daha önce Almanya'da büyükelçi olarak görev yapmış olan, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Onur Öymen'in deyişiyle, Alman yargı sistemi, "sanıldığı kadar sağlam" değil. Son yıllarda Alman mahkemelerinin işlediği hatalara ilişkin birçok örnek var. Yargıç Schwalbe'nin de sicili o kadar temiz değil...
Yani Ankara, yargının bağımsızlığı ilkesinden yararlanan bazı yargıçların, Almanya'da da haksız kararlar alabildiklerine veya mesnetsiz suçlamalarda bulunabileceklerine inanıyor ve bu son olayda Türkiye'nin dış itibarını sarsan vahim bir hata yapıldığını belirterek, bunun bir an önce resmi bir açıklama ile düzeltilmesini talep ediyor...
* * *
BONN'un resmi tutumu, yargının bağımsızlığı nedeni ile, Alman hükümetinin Frankfurt mahkemesinin suçlamalarının sorumluluğunu üstlenemeyeceğidir. Dolayısı ile, Almanya Türkiye'nin gösterdiği duyarlılığı anlayışla karşılamakla beraber, örneğin Dışişleri veya Adalet Bakanı aracılığı ile, resmen özür dilemesinin imkansız olduğunu savunuyor.
Ankara'daki bir Alman diplomatının deyişi ile, Almanya, yargının bağımsızlığı prensibi üzerinde belki de diğer ülkelerden çok daha duyarlıdır. Bu da, Nazi döneminin vaktiyle uyguladığı baskılara bir tepkidir. Alman hakimleri bu nedenle tavırlarının yaratacağı siyasal sonuçlarla ilgili değildir. Bu da zaman zaman Bonn'a, dış ilişkilerde bazı sıkıntılar yaratıyor.
Alman diplomatına göre, Alman hükümetinin bu konuda özür dilemesi pek mümkün değil. Bunu olsa olsa gene yargı yapabilir. Almanya'da hakimlerin kararlarını veya açıklamalarını izleyen disiplin komiteleri vardır. Eğer bir yanlışlık sezilirse, bu komiteler - yani sonuçta yargı mekanizması - hatayı ve yol açtığı tepkiyi gidermeye çalışır, o hakim hakkında disiplin kararı alır.
Frankfurt'taki mahkeme de, şimdi ortaya çıkan tepkilerden sonra, böyle bir yola başvurabilir. Bu arada Adalet bakanlığı da, Ankara'nın talebine uyarak, polisin ve diğer makamların soruşturma raporlarını Türkiye'ye ulaştırmaya karar vermiş bulunuyor...
* * *
FRANKFURT mahkemesi, gerekçeli kararı ancak 4 - 5 hafta sonra açıklayacak. O zaman yargıç Schwalbe'nin neye dayanarak bu vahim iddiasını ortaya attığı daha iyi anlaşılacak.
Ama şimdiden bu suçlama, sadece Çiller'i ve hükümeti değil, Türkiye'yi de töhmet altında bırakıyor, itibarını sarsıyor. Ne yazık ki, son zamanlarda Türkiye'de mafya - devlet bağlantısına ilişkin açıklamalar, dışarıya politikacıların da birtakım "pis işler"e karıştığı görüntüsünü yansıtmıştır. Buna bir de, Avrupa'da ve ABD'de uyuşturucu trafiğinin önemli kısmının (yüzde 80 diyenler var) Türklerin elinde olduğu yolundaki açıklamaların etkisini de eklemek gerek.
Frankfurt mahkemesinin suçlaması bu görüntüyü daha da karartıyor. Ama Türkiye böyle bir imaja sahip olmasaydı, yargıç Schwalbe acaba Türk hükümetine ve politikacılarına karşı, hiçbir kanıttan söz etmeden, bu tür ağır bir suçlamada bulunabilir miydi?..