İKİSİ de Fransız... Hem de Fransa’nın politikalarında söz ve nüfuz sahibi iki önemli isim...
Biri, Avrupa İşleri Bakanı Pierre Lellouche. Diğeri ise Senato Başkanı Gerard Larcher.
İkisi de Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin merkez sağ partisine (UMP) mensup oldukları halde, Türkiye ile ilgili görüşleri birbirine ters.
Larcher’in Ankara’da, Lellouche’un da Paris’te yaptığı son konuşmalar, Fransızların Türkiye konusunda ne kadar farklı düşüncelere sahip olduklarını bir kez daha ortaya koydu.
Lellouche’un Fransız meclisinde sergilediği tavır aslında daha önce savunduğu kişisel görüşleriyle çelişiyor. Zira 58 yaşındaki bu politikacı birkaç ay önce Sarkozy tarafından Bakan olarak atandığı güne kadar, Türkiye’nin hararetli bir destekçisi idi ve bu nedenle Fransız siyasi çevrelerinde “Türkiye’nin avukatı” diye biliniyordu.
Eski demeçlerinin ve yazılarının mürekkebi henüz kurumamışken, Lellouche Bakan olduktan sonra rol değiştirip “Sarkozy’nin avukatı” veya “borazanı” oluverdi! Nitekim dün Fransız meclisinde yeni teraneyi seslendirirken AB ülkelerinin çoğunun Fransa gibi, Türkiye’nin tam üyeliğine karşı olduklarını, ama bunu alenen beyan etmekten çekindiklerini öne sürdü...
Sahibinin sesi
DAHA düne kadar “Avrupa Türkiye’ye evet demeli” diye haykıran ve bunun nedenlerini güçlü argümanlarla ortaya koyan Lellouche’un şimdi “sahibinin sesi” durumuna düşmesi, kendi açısından herhalde dürüst ve onurlu bir davranış değil.
Geçen ay Lellouche bir demecinde, “Tek bir hükümet politikası vardır” demiş ve Bakan olarak kendisinin de bu politikayı uygulamakla mükellef olduğunu söylemek zorunluğunu duymuştu.
Neyse ki, Fransa’nın başka seçkin politikacıları, aynı partiye (UMP) mensup oldukları halde, böyle bir boyun eğme zorunluğunu duymuyorlar.
Halen Türkiye’yi ziyaret etmekte olan Senato Başkanı Gerard Larcher bu önemli siyasetçilerden biri.
Larcher’in bir senato heyetiyle Ankara ve İstanbul’u ziyaret etmesi, birçok bakımdan önemli bir gelişme. Bu, kendisinin de belirttiği gibi, “siyasi iradeyi gösteren ve sembolik bir anlam taşıyan” bir ziyaret. Meclis Başkanı’ndan başka Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanı ile görüşmeler yapması da olaya verilen önemi gösteriyor.
Ama asıl önemlisi, Larcher’in sadece kapalı kapılar arkasında değil, basının önünde de söyledikleri veya daha doğrusu söylemek cesaretini gösterdiği hususlardır.
Senatör şöyle konuştu: “Fransız hükümetinin tutumunu gayet iyi biliyoruz. Senatonun tutumunu da. Benim Cumhurbaşkanı’na ne kadar sadık olduğumu da herkes biliyor. Ancak sadık olmak, özerk olmayı engellemez. Ben geleceği birlikte hazırlamamız gerektiği düşüncesindeyim... Cumhurbaşkanı ile her zaman aynı fikirde olmayabiliriz. Ülkenizde yürütme ve yasama erki ayrı hareket eder. Yürütme bugünden sorumludur. Biz ise geleceği şekillendirmeye çalışırız”...
Aklıselimin sesi
GERÇEKTEN Fransa’da yasama organlarının zaman zaman farklı davrandığı görülür. Hatta bazı olaylarda senatonun, Ulusal Meclis’ten de farklı bir tavır aldığı vakidir. Nitekim senato 2000 yılında Ermeni soykırımıyla ilgili öneriye karşı bir tutum sergilemişti.
Senato Başkanı’nın Türkiye’nin AB üyeliği dahil, çeşitli konularda söyledikleri, Fransa’nın sadece Sarkozy ve yandaşlarından (veya Lellouche gibi döneklerden) ibaret olmadığını, Türkiye’nin değerini bilen başka önemli ve etkin kişilerin de bulunduğunu gösteriyor.
Bize düşen iş, temasları yoğunlaştırarak onların seslerini daha fazla duyurmalarını sağlamaktır.
Özay Şendir
Özel’den Sosyalist Enternasyonel mesajları ve İsrail
23 Mayıs 2025
Cem Kılıç
Üretken yapay zekâ dört işten birini tehdit ediyor!
23 Mayıs 2025
Abbas Güçlü
Hayal bile kuramıyoruz!
23 Mayıs 2025
Zafer Şahin
Rakamlar yalan söylemez
23 Mayıs 2025
Abdullah Karakuş
Suriye, İsrail ve karıştırıcılar
23 Mayıs 2025