AB yetkililerinden ciddi Avrupa gazetelerine kadar, Fransız Meclisi'nin kararını eleştirenlerin çoğu, bu görüşü -ve kaygıyı- ifade ediyorlar.Bu doğru mu? Gerçekten Fransız parlamenterlerin davranışı, Türkiye'nin iç ve dış politikasını değiştirmesine yol açacak mı?Fransız Meclisi'nin aldığı saçma karara karşı Türkiye'nin sert tepki göstermesi ve Fransa'ya gereken dersi vermesi muhakkak ki gerekli. Ancak, önceki günkü yazımızda da belirttiğimiz gibi, verilecek karşılığın amacı -Türkiye'yi fazla zarara uğratmadan- Fransa'nın canını acıtmak, onu pişman etmek ve caydırmak olmalıdır... Fransız Meclisi'nin kabul ettiği Ermeni yasasına karşı çıkan yabancı "dostlar" şöyle bir uyarıda bulunuyorlar: Fransa'nın bu davranışı Türkiye'yi AB'den uzaklaştıracak, siyasal reformları (ve özellikle ifade özgürlüğüyle ilgili yasaları) hayata geçirmek konusunda isteksizliğe sevk edecek ve radikal akımları güçlendirecek... Türkiye'nin, Fransa'ya karşı duyduğu öfke nedeniyle, dışta AB politikasından, içte de demokratikleşme programından vazgeçmesi, önemli bir rota değişikliği anlamına gelir.Gördüğümüz kadarıyla, hükümet ve belli başlı devlet kurumları -ayrıca çoğu siyasi partiler- o yönde köklü bir strateji değişikliğinden yana değil.AB'de Türkiye'nin üyeliğine karşı olanlar Türkiye'nin bu fikirden vazgeçmesini elbet istiyorlar. Fransız Meclisi'nde Ermeni yasasını destekleyenlerin çoğu da zaten böyle bir düşünceye sahip. Fransız politikacılarının bu girişiminin AB'deki Türkiye karşıtları kadar, Türkiye'deki AB muhaliflerini cesaretlendirdiği de açık...Oysa Fransa'ya verilecek en iyi ders, Fransız Meclisi'nin ifade özgürlüğüne yasak koyduğu bir sırada Türk yasalarındaki kısıtlamaları kaldırmak, böylece Fransız politikacılarının (örneğin Patrick Deveciyan gibi) Türkiye aleyhinde kullandığı argümanların geçersizliğini kanıtlamaktır.Bu konuda Türkiye'nin gerek bir kısım Fransız siyasetçilerinden ve aydınlarından gerekse AB Komisyonu'ndan ve hatta birçok Avrupa Parlamentosu üyesinden destek görmesi sevindirici bir olaydır. Fransızlar arasında bu kararın saçmalığını dile getirenler çoktur. AB yetkilileri ise, Fransa'nın davranışını açıkça yeriyorlar ve "Ermeni soykırımının tanınması" gibi bir şartın, AB kriterleri arasında yer almadığını vurguluyorlar... Karşıtlar aynı safta Türkiye'nin şimdi bu ortamdan yararlanarak karşı atağa geçmesi gerekiyor. Bu bağlamda yapılacak çok şey var. Kuşkusuz hükümetin gündeminde çeşitli siyasal ve ekonomik "yaptırımlar" var... Ancak önemli olan, sistematik ve sürekli bir kampanya yürütmektir.Açıkçası, Fransa ve diğer ülkeler için şimdiye kadar "olay üzerine tepki göstermekle" yetinilmiş, "daha uzun vadeli etkileyici adımlar" atılmamıştır. Hatta geçen mayısta Fransız Meclisi'nde bu tasarı ertelendikten sonra, lobi faaliyetine ara verilmiş, mesele adeta unutulmuştur.Artık bundan ders almak, yoğun, kapsamlı faaliyeti (diplomasi, tanıtma, lobi, vs.) devlet ve özel kurumların katkısıyla aksatmadan sürdürmek şart...Bu arada Ankara'nın tarihçilerin, araştırmacıların katılımıyla uluslararası bir konferans düzenleme fikrini hızla gündeme getirmesinde ve bunu gerçekleştirmeye çalışmasında yarar vardır.Fransa'nın böyle bir girişim karşısında "Fransız kalması" ona ayrıca iyi bir ders olur! skohen@milliyet.com.tr Fransa "Fransız" kalsın!
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025