Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Yeni Bakanın, henüz görevinin üçüncü gününde, "olumsuz" sözler söylemesi, ilk bakışta Fransanın Türkiye - AB ilişkileri konusundaki politikasında bir değişiklik olarak görülebilir. Ancak Türkiyeye karşı olan bu milletvekilinin kışkırtıcı sorusuna karşılık Bakanın kullandığı ifadeleri, - bizim hoşumuza gitmese de - temelde Fransız politikasında "desteğe son" anlamında bir değişiklik olarak saymak yanlış olur.Seçkin Türk ve Fransız diplomat, politikacı ve akademisyenlerinin Pariste katıldığı "Türk - Fransız Stratejik Buluşmaları"nda gördüğümüz hava, Fransanın ABnin Türkiyeye müzakere tarihi vermesi konusuna şu aşamada sıcak bakmaktan ve hele bunun lehinde açık, net bir tavır sergilemekten çekindiğidir. Daha çok iç politika nedenlerinden kaynaklanan bu tavrın, önümüzdeki aylarda - yani aralık "randevusu"na kadar - Türkiyenin lehinde gelişeceği umudu ve olasılığı var...***PARİSte katıldığımız toplantılarda ve ayrıca özel konuşmalarımızda Fransız yetkili ağızlarından ve analistlerinden duyduklarımızın ışığında şu tespitleri yapmamız mümkün:• Türkiye ile ilgili son kararı (aralık zirvesinde) telaffuz edecek olan Cumhurbaşkanı Jacques Chirac "iç politikadaki dertleri" nedeni ile suskunluğunu korumayı yeğliyor. Çünkü son bölgesel seçimlerde merkez - sağ ciddi bir darbe yemiştir; kendi popülaritesi de epey düşmüştür... Şimdi önümüzde, Avrupa Parlamentosunun (haziranda) seçimleri var. Desteğine güvendiği UMP içinde, (diğer sağcı partilerde olduğu gibi) Türkiyenin AB üyeliğine karşı çıkan etkin siyasetler var. (Barnierye provokatif soruyu soranlar gibi). Dolayısı ile gerek hükümet, gerekse Chirac çok zor durumda. Bir Fransız analistin deyişi ile "şu anda Chirac veya Başbakanın ya da Dışişleri Bakanının Türkiyenin lehinde bir laf etmesi, siyasi kariyerini mahvedebilir." Bir diplomat da durumu şöyle özetliyor: "Fransız hükümetinin durumu zor, ama sonunda kötü (yani Türkiyeye karşı) olmadığı görülecek"...• Sosyalist Partinin yetkili ağızlarından Pierre Moscovicinin bize dediği gibi, Fransa geleneksel olarak Türkiyeye destekte başı çeken bir ülke. Bunun değişmesi söz konusu olamaz, yeter ki Türkiye kriterlere uysun. Şimdi görülen durum "Fransız sağının perişanlığından" kaynaklanıyor. Ama diğer birçok Fransız gibi, Moscovici de haziran seçimlerinden sonra hükümetin Türkiye konusunda "geleneksel" tutumuna döneceğine (yani aralıkta "evet" diyeceğine) inanıyor.• Fransada kamuoyu ne yazık ki, Türkiyenin AB üyeliğine hiç de sıcak bakmıyor. Hatta aleyhte bir hava da esiyor. Bunu temaslarımızda hissettik, basından da izledik... Bunun çeşitli nedenleri var: Ermeni, Kürt lobileri faal ve etkili... Türkiyenin imajı parlak değil. Ön yargılar ağır basıyor... Bir de Türkiyeyi hiç tanımayan kesimin aleyhimize kolayca dönüşebilen ilgisizliği veya bilgisizliği de var...***ABnin Türkiye ile ilgili kararında Fransanın rolü ve etkisi çok önemli. Son zamanlarda birçok üye ülkelerden (Almanya, İngiltere vs.) ve Komisyondan "hoş sesler" geldi. Fransadan hele son gelen ses ise, ters ve hayal kırıcı.Ama sebepleri malum. Bunların da "kalıcı" olmadığı kanısı yaygın. Yani açıkçası Fransa henüz son - ve asıl - sözünü söylemiş değil. (Dışişleri Bakanı Barniernin laflarını öyle görmemeli)...Tabii ki Fransayı ikna çabaları sürdürülmeli, yoğunlaştırılmalı. Ama bu arada telaşlanmaya, yaygara koparmaya da hiç gerek yok... skohen@milliyet.com.tr FRANSIZ Dışişleri Bakanı Michel Barniernin demeci, Fransanın ABnin Türkiyeye müzakere tarihi vermesine karşı çıkacağı anlamını mı taşıyor? Veya daha basit bir deyişle, AB konusunda Fransanın desteğinden umudu mu kesmek lazım?