Sami KOHEN
YILLAR boyunca, bizde ve dünyada "Kore modeli" hızlı
kalkınmada esindirici bir örnek olarak gösterildi.
Bu kez "Kore modeli"
krizde başvurulacak bir yöntem olarak görülüyor.
İlk örneğin başarılı olmadığı açık. İkinci örneğin başarı şansı ise henüz belli değil.
Ne garip:
Yıllarca Kore'nin göz kamaştırıcı gelişmesi için "mucize" dendi. Şimdi ise içinde bulunduğu bunalımdan kurtulması için bir "mucize"ye ihtiyacı olduğu söyleniyor!..
* * *
GERÇEKTEN Türk kamuoyunun her zaman ilgisini - ve hayranlığını - çeken Kore nereden nereye geldi?
1953'te savaştan yıkık - dökük çıkan Güney Kore'de fert başına milli gelir 60 dolardan ibaretti. (O zaman Türkiye'nin ulusal geliri bunun 10 katı idi)... Şimdi ise
bu rakam 10 bin dolar (bizimkinin 3 katı)...
Güney Kore, çalışkanlığı, disiplini, istikrarı ve ekonomik politikaları sayesinde başdöndürücü bir hızla gelişti ve "Asya kaplanları"nın safında yerini aldı. Japonya'dan esinlenerek geliştirilen "Kore modeli", Tayland, Malezya, Endonezya, Filipinler için de canlı bir örnek oldu...
Şimdi ise, Kore başta olmak üzere bütün bu "Asya kaplanları" güçlerini yitirmiş, yere serilmiş durumdalar!
Korelileri vuran kriz, "Asya gribi" gibi bütün kıtaya - ve hatta onun ötesinde, Batı'ya kadar - yayılıyor. Ünlü "Economist" dergisi Asya'daki "belanın dünyayı sarması riskinin çok ciddi olduğunu" belirtiyor...
* * *
GÜNEY Kore'nin başı nasıl böyle belaya girdi?
Kısa ve basit ifadesi ile başlıca neden, Kore'nin kapasitesinin, olanaklarının üstüne çıkmaya kalkışmasıdır. Ülke - içte ve dışta - aşırı derecede borçlanmıştır. Devlet "çaebol" denilen dev holding'lerin oluşmasına, kesenin ağızını açıp bol ve ucuz kredi vermekle yardımcı olmuştur. Bu şirketler direkt olarak da dışardan borçlanmıştır. Zamanla firmaların iyi yönetilmediği, paraların çarçur edildiği, yolsuzlukların yapıldığı ortaya çıkmıştır. Modern teknolojiye ayak uydurmada gösterilen başarıya karşılık, mali yönetimde büyük aksaklıklar olmuştur.
Tabii bu arada Güney Kore'nin Kuzey'den gelen tehlike ve siyasal istikrara olan ihtiyaç gerekçesi ile kurduğu otoriter rejim de bu aksaklıkların ve hataların ortaya çıkarılmasına imkan bırakmıştır. "New York Times" yazarı A. M. Rosenthal'ın belirttiği gibi
Güney Kore'de bugünkü duruma gelinmesinde, demokrasinin, şeffaflığın eksikliği büyük rol oynamıştır.
* * *
ŞİMDİ Kore'de Başkanlığa yeni seçilen (uzun yıllar rejim karşıtı olarak hapiste kalan) Kim Dae Jung, gerçekten bir enkaz devralmış bulunuyor.
73 yaşındaki Başkan, seçim kampanyasında IMF ile daha önce varılan anlaşmanın çok ağır olduğunu, dolayısıyla bunu tekrar müzakere edeceğini söylemişti. Seçildikten sonra ilk işi, bu anlaşmayı (yani acı reçeteyi) kabul etmek oldu! Yoksa 57 milyar dolarlık krediyi temin etmesi mümkün değildi. Şimdi birçok ülkeler ve bankalar kredi açıyorlar;
ama bu da - şu anda 200 milyar doları bulan - borca borç katmak demek.
Başkan Kim, halkın belini kıracak ölçüde bir "kemerleri sıkma" politikası uygulamak niyetinde. Devlet, firmalara desteği kesiyor, maaşları donduruyor, hatta indiriyor, şişirilmiş kadroları kısıyor, ticareti serbest bırakıyor, vs...
Bunun sonucunda büyük zamlar, fiyat artışları, yüksek işsizlik bekleniyor... Ülkenin mali ve ekonomik durumunun ancak bu şekilde düzelebileceği düşünülüyor...
Tabii hoşa gidecek bir "model" değil bu.
Belki, "örnek" sayılacak tarafı, yönetimin başına geçen politikacının, iç siyaset hesaplarını bırakıp doğru olanını yapmak olgunluğunu ve cesaretini göstermesidir...
Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr