İLGİNÇ bir rastlantı sonucu, iki Balkan ülkesinde haftalardan beri süregelen gösterilerden sonra, önceki gün sosyalist iktidarlar, sokaklarda dile getirilen istekleri yerine getirmeye razı oldular.
Bulgaristan'da Meclis'te çoğunluğa sahip olan sosyalistler, Nikolay Dobrev yönetiminde yeni bir hükümet kurmaya hazırlanırken, bir an önce seçime gidilmesini isteyen muhalefetin ve bu arzuyu 5 haftadır Sofya sokaklarında yansıtan halkın baskısına boyun eğmiş ve sonunda seçimlerin nisan ayında yapılmasını kabul etmiştir.
Sırbistan'da ise Cumhurbaşkanı Slobodan Miloseviç ve sosyalist hükümet, 11 haftadır geceli gündüzlü devam eden gösterilerden sonra, geçen kasımda yerel seçimleri muhalefetin kazandığını kabullenmek zorunda kalmıştır. Oysa iktidar, 14 ilde seçim sonucunu iptal edip muhalefetin hakkını yemeye kalkmıştı.
İki Balkan ülkesinde aynı zamanda gerçekleşen bu "mutlu son", halkın gücünün neler başarabileceğini açıkça ortaya koymuştur.
Her iki ülkede de, istenen sonuç, herhangi bir zorlamaya veya şiddete başvurulmadan, sadece bir toplumsal direniş ile, elde edilmiştir.
Halk kitleleri, bilinçli ve disiplinli biçimde, kışkırtmadan veya provokasyonların etkisi altında kalmadan, isteklerini net olarak ortaya koymak sureti ile, ağırlıklarını hissettirmişlerdir.
Göstericiler - toplumdaki statüleri veya görüşleri, inançları ne olursa olsun - elele vererek, hedef saptırmadan aynı mesajları vermesini bilmişlerdir.
Gösteriler, gergin ve kavgalı değil, aksine esprili, hatta eğlenceli yönleri ile de TV ekranlarına yansımış ve büyük ilgi - ve takdir - toplamıştır.
Kısacası "halkın gücü" Balkanlarda yöneticileri dize getirmiştir.
* * *
BULGARİSTAN'daki ve Sırbistan'daki halk hareketinin ortak yönleri çok:
Örneğin, gösterilerin şekli, veya hedef alınan iktidarların, sosyalist partilerin kontrolünde olması gibi.
Ama birbirlerinden farklı noktalar da var: Sırplar öncelikle bir demokrasi kavgası veriyorlar. Miloseviç'in otoriter rejimine karşı çıkıyorlar. Seçimlerde elde edilen sonuçların iktidar tarafından iptal edilmesini şiddetle protesto ediyorlar. Daha da ileriye giderek, Sırbistan'da demokrasinin kurulmasını - bu arada öncelikle basın özgürlüğünün sağlanmasını - şart koşuyorlar.
Bulgaristan'da ise, çoğulcu demokrasi bir süredir iyi işliyor. "Komşu"nun esas derdi, ekonomiktir. Halk büyük sıkıntı içindedir. Sosyalist iktidar ülkeyi iflas uçurumunun kenarına getirmiştir. Şimdi muhalefet - ve halk - bu durumdan kurtulmanın tek yolu olarak, sosyalistlerin iktidardan uzaklaşmasını görüyor. Erken seçim üzerinde ısrar etmelerinin nedeni de budur. Gösterilerin baskısı ile, sosyalistlerin daha çok direnemeyeceklerini anladılar ve büyük ihtimalle kaybedecekleri seçimleri nisan ayı gibi erken bir tarihe almaya razı oldular.
Bu uzlaşma hemen olumlu etkilerini göstermeye başladı bile. IMF ve AB, şimdi Bulgar ekonomisini iflastan kurtarmak için kollarını sıvamaya başlıyor.
* * *
HALKIN gücü, başka bir yönden, Pakistan'daki seçimlerde de görüldü.
Bir dönemin parlak siması olan Benazir Butto, bu seçimlerde hezimete uğradı. Eski Başbakan, geçen kasım ayında azledildiği zaman, hedef olduğu yolsuzluk suçlamalarının faturasını ödemiş oldu. Diğer bir deyişle bir zamanlar ona büyük sempati besleyen halk, ortaya çıkan gerçekleri (veya pislikleri) gördükten sonra, Benazir'i ağır şekilde cezalandırdı...
Şimdi Benazir ve Pakistan'da pisliğe karışan diğer politikacılardan hesap sorulacak mı?
Seçimleri kazanan Müslüman Birliği lideri Navaz Şerif, "devr - i sabık" yaratmayacağını söylüyor. Pakistan'ın kaybedecek vakti olmadığını ve ekonomiye yöneleceğini belirtiyor.
Kimbilir, belki Navaz Şerif de, kendi aleyhindeki yolsuzluk suçlamalarını böylece örtmek istiyordur.
Bakalım Pakistan'da halkın gücü nereye kadar gidecek?..