Evet, hava dünya genelinde her geçen gün biraz daha ısınıyor ve insanlık için -hele gelecek kuşaklar için- çok büyük tehlikeler yaratıyor.Neyse ki bilim adamlarının tespitleri ve uyarıları sayesinde dünyanın bir kısmı, gelebilecek felaketin farkında. Zaten alarm sinyalleri, çıplak gözle görülebilecek kadar net...Birkaç örnek:Havanın ısınması sonunda, kutuplarda buzlar, Himalayalarda karlar erimeye, Amazonlarda yağmur ormanları yok olmaya, Afrikada kuraklık artmaya ve su kaynakları kurumaya başladı...Okyanuslar dahil, denizler de ısındıkça, karbondioksit miktarı artıyor ve canlıların bu yeni ortamda yaşaması zorlaşıyor...Doğadaki dengesizlikler son zamanlarda sıklaşan afetlere -sellere, siklonlara, fırtınalara- yol açıyor. Bunun da son örneği Güney Asyadaki tsunami faciası. BM Genel Sekreteri Kofi Annanın dediği gibi, "Hepimizin koruması gereken aynı dünyada yaşadığımızı anlamamız için (tsunami gibi) bir felakete maruz kalınması gerekiyormuş"...* * *EVET, bugün hiçbirimiz "Kutuplar veya Amazon gibi uzak diyarlardaki doğal değişikliklerden bize ne" diyemeyiz. Kürenin öbür ucundaki olaylar (sadece siyasal değil, fiziksel olaylar da), hepimizin günlük yaşamına yansıyor. "Havanın ısınması" diye tanımlanan durum, dünyanın neresinde yaşarsa yaşasın, bütün insanları bir şekilde (sağlıktan geçim kaynaklarına kadar) etkiliyor.Bilim adamlarının tespitlerine göre, havanın ısınmasında en önemli etken, özellikle sanayi tesislerinden çıkan sera etkisi yaratan gazlardır. Uzmanlar, bu gaz emisyonunun iyice azaltılmaması halinde, 10 yıl sonra havanın 2-3 derece ısınacağı, bununsa doğa şartlarında korkunç dengesizliklere ve felaketlere yol açacağını öngörüyorlar.İşte bu ürkütücü tablo, uluslararası camiayı 1997de Japonyanın Kyoto kentinde toplanıp, bu kent ismini taşıyan işbirliği anlaşmasını imzalamaya sevk etti. Şimdiye kadar 11 ülkenin hükümetleri veya meclisleri tarafından tasdik edilen bu protokolün nihayet yürürlüğe giriyor olması, umut verici bir gelişme. Bunların içinde 35 sanayi ülkesi (AB üyeleri, Kanada, Japonya, Rusya gibi) var. Ama ABD yok. Oysa ABD, doğayı bozan gazların dörtte birini salıyor. Bush yönetimi, gaz emisyonunu önleyecek tedbirlerin ABDye çok pahalıya mal olacağı (5 milyon iş, 400 milyar dolar) gerekçesiyle Kyoto protokolünü imzalamıyor. İşte, -fiziki kadar siyasi anlamda da- "havayı bozan" bir davranış daha...* * *TÜRKİYE, havanın ısınmasına sebep olan "önde gelen sanayi ülkeleri" arasında yer almamakla beraber, "gaz emisyonu"nda büyük (son 10 yılda yüzde 65 oranında) bir artış gösteriyor.Gerçekten Türkiyede çevre sorunları alanında geniş bir bilinçlenmeye (sorun sadece hava kirliliğinden ibaret değil) ve yeni stratejilere ihtiyaç var.Bu, ilerisi için ciddi tehlikeler oluşturan kendi çevre sorunlarının çözümü için olduğu kadar, AB ile başlayacak müzakerelerde kolay uyum sağlanması için de gereklidir... skohen@milliyet.com.tr BUGÜN ele alacağımız "hava"nın ABD ile Suriye ve İran arasındaki gerginlikle veya Iraktaki krizle ilgisi yok. Bu kez "hava" derken, fiziki anlamda havayı, yani iklim şartlarını kastediyoruz...