Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bunun "ama"sı ne? Gerek Bonino, gerekse komisyon raportörü Avusturyalı diplomat Albert Rohan, 17 Aralık zirvesinde Türkiyeye müzakerelerin 2005te (muhtemelen sonlara doğru) başlaması yönünde bir karar verileceğinden emin. Bonino ve Rohan gibi, bu işi yakından izleyenlerin görüşü, kararla ilgili yayınlanacak deklarasyonda, müzakere süreci için AB Komisyonunun tavsiyesi doğrultusunda, "ucun açık" teriminin yer alacağı yönündedir. Bu, yoruma da açık olsa, önemli olan bunun tam üyeliğe yönelik bir "katılım" süreci sayılmasıdır.* * *Ama... şu sırada Avrupa başkentlerinde ve hatta Brükselde bazı çevrelerde deklarasyonda daha kısıtlayıcı bir ifadenin yer alması eğilimi kendini belli ediyor. Örneğin Türkiye ile "imtiyazlı ortaklık" veya "özel ilişkier" gibi bir opsiyondan söz edenler var. Gerçekten son günlerde özellikle Fransada, Avusturyada, Hollandada bu yönde demeçler veriliyor, yazılar yazılıyor.Bonino ve Rohan deklarasyonda böyle bir ifadenin yer almasına engel olunması gerektiğini savunuyorlar. Nedeni de basit: Katılım müzakereleri, ismi üstünde, katılımı, yani eşit şartlarla tam üyeliği sağlamayı amaçlar. Bunun başka hedefi veya yolu olamaz. Katılım müzakerelerinin "katılmama"ya yönelik bir süreç olması düşünülebilir mi?Düşünülemez, "ama" AB içinde bu istikamette çaba harcayanlar var. Türkiyeyi destekleyen Bonino ve Rohan gibi Avrupalılar bu nedenle kaygılılar. Türk yetkililer AB zirvesinden olumsuz sayılacak bu tarzda bir deklarasyonun çıkmasına pek ihtimal vermiyorlar veya vermek istemiyorlar. Ama belli olmaz. Böyle kritik konularda zirvede tartışmalar ve deklarasyonda yer alacak ifadeler üzerindeki kelime oyunları, son dakikaya kadar devam eder.* * *Peki, çok dikkatle seçilen sözcüklerle de olsa, böyle bir "niyeti" hissettiren bir cümle yer alırsa, ne olacak? Bu takdirde Ankara ne yapacak?Şu anda spekülatif de olsa, bu konuda bir zihin egzersizi yapmak durumundayız.Sonunda tabii kararı verecek olan hükümettir. Bunun çok zor bir karar olacağını söylemeye gerek yok.Türkiye böyle bir durum karşısında ya kararda veya deklarasyonda belirtilen şartlarla müzakerelere oturamayacağını bildirir, yani kesin bir ret cevabı verir; veya esas hedefin tam üyelik olduğunu hatırlatarak ve başka opsiyonlar düşünülemediğini vurgulayarak süreci başlatır.Rohan ve Boninoya Türkiyeye böyle bir durumda ne tavsiye edebileceğini sorduğumuzda yanıtları şöyle oldu: Bir kere deklarasyonda nasıl bir ifade kullanılacağı çok önemli. Bazen pratik değeri olmayan cümleler de kullanılabiliyor. Formülasyona bu açıdan bakmalı. Bir de tepkiyi, duygusallığa kapılmadan, atılacak adımın sonuçlarını soğukkanlılıkla düşünerek göstermeli...AB dönem başkanı Hollanda tarafından hazırlandığı bildirilen taslak, şimdilik özellikle Fransa ve Avusturyanın istediği tarzda bir "özel statü"den söz etmiyor, ancak o paragrafı da zirvede ele alınmak üzere boş bırakıyor. Bu da, deklarasyona son şeklinin, yukarıda belirttiğimiz gibi, son gün son dakikaya kadar sürecek tartışma ve pazarlıklardan sonra verileceğini gösteriyor. skohen@milliyet.com.tr Türkiyenin önemli düşünce kuruluşlarından Açık Toplum Enstitüsünün önceki gün düzenlediği bir toplantıda, Bağımsız Türkiye Komisyonu ve Avrupa Parlamentosu üyesi Bayan Emma Bonino, Türkiyenin AB üyeliği yolunda karşılaştığı tepkileri şöyle özetledi: "Baştaki tavır, hayır şeklindeydi. Bu sonra belkiye döndü. Şimdi ise büyük çoğunluk evet diyor, ama..."