Bütün Türkiye nefesini tutuyor. Ülkenin geleceğine yön verecek olan Kopenhag zirvesine sadece iki gün kaldı. Bu tarihi dönüm noktasında, çıkacak kararların ne olacağı konusundaki belirsizlik, merak ve heyecanı da doruğa çıkarıyor.
Kopenhag’dan beklenen kararlardan biri, doğrudan Türkiye - AB ilişkileri ile ilgili ki, bu da müzakere takvimine endekse olmuş durumda. Diğeri ise Kıbrıs’ın üyeliği konusunda ki, bu da Kıbrıs anlaşmazlığının çözümüne yönelik müzakereler ile ilintili.
AB liderleri perşembe günü bir araya geldiklerinde Türkiye’ye üyelik müzakereleri konusunda tatminkar bir tarih verecek mi? Bu arada Kopenhag zirvesinde Kıbrıs’ın - yani bu aşamada sadece Rum kesiminin - üyeliği kesinleşecek mi?
AB’nin her iki konuda vereceği kararın bu kadar büyük heyecanla beklenmesi boşuna değil: Bunlar Türkiye’nin kaderini şekillendirecek olan kararlar...
***
Kopenhag zirvesine 48 saat kala, müzakere tarihi konusunda nasıl bir karar çıkacağı hala belli değil. Tabii "en iyi senaryo" - yani Ankara’nın beklentisi - 2003 için şartsız ve kesin bir tarih verilmesi. Türk diplomasisinin son dakikaya kadar bunun için çalışması doğal.
Buna rağmen, 2003 için Kopenhag’dan açık seçik bir tarih çıkmayabilir. Yani "en iyi senaryo"nun gerçekleşmemesi olasılığı daha büyük. Aynı şekilde Türkiye açısından "en kötü senaryo" olan Schröder - Chirac mutabakatında öngörülen 2005 için şartlı takvimin genel onay görmesi ihtimali de zayıf.
Bu durumda ikisi ortası bir kararın çıkması beklenebilir: Yani, 2003’te üyelik müzakerelerinin - herhalde şartlı olarak - başlamasını öngören bir deklarasyon... O zaman kesin karar haziran ve aralık zirvesinde (tercihen haziran ayındaki Selanik doruğunda) verilebilir ve böylece bu işin genişleme sürecinin başlayacağı 2004 - 5 dönemine sarkması da önlenmiş olur...
***
Kıbrıs konusunda ise, Kopenhag’dan üyelik ile ilgili çıkacak kararın ne olabileceğini kestirmek nispeten daha kolay. AB’de genel eğilim, Kıbrıs’ın üyeliğinin - sadece Rum kesimi de olsa - diğer 9 aday ile birlikte kabul edilmesi yönünde. Ama gene de Kıbrıs’la ilgili ciddi pürüzler ve kuşkular var.
Rum tarafı, üyeliği garantilemek için, Annan planı ve müzakereleri konusunda esnek bir tavır alıyor. Hatta plan çerçevesinde görüşmelerin Kopenhag zirvesinden sonra hızlandırılmasını da istiyor. Bu arada BM Genel Sekreteri de, iki tarafa müzakere kapısını açacak bir çerçeve anlaşmasını kabul ettirme çabasında.
Şimdi olası görünen şey şu: AB Kıbrıs’ı bir şekilde (şimdilik güney kesimini) üye olarak kabul edecek ve müzakerelerde varılacak anlaşmanın ardından Türk kesiminin de katılmasını öngören bir formülü benimseyecek. Bu bakımdan Kopenhag’dan Kıbrıs’ın üyeliğini reddeden veya erteleyen bir karar beklememek lazım.
***
Ankara Kopenhag zirvesi sonrasında nasıl bir strateji izleyecek? Bu konuda henüz net bir işaret yok.
Kıbrıs meselesinde Denktaş’ın sık sık tekrarladığı pozisyon, AB’nin Güney’i üye yapması halinde, müzakerelerin kesileceği, KKTC’nin kendi yolunda ilerleyeceği şeklindedir. Son analizde, Ankara’nın tutumu da bu mu olacak, yoksa hükümet daha pragmatik bir yol mu seçecek?
AB ile müzakere takvimi konusunda Türkiye tam istediğini sağlayamazsa, tepkisini nasıl gösterecek? AB’den soğuyacak veya uzaklaşacak mı?
Her iki halde de bizce Türkiye küsmeden, işi hamasete ve duygusallığa dökmeden, kozlarını iyi kullanarak, hem AB ile bütünleşme, hem Kıbrıs sorununu çözme yoluna devam etmelidir. Heyecanla beklediğimiz Kopenhag zirvesinin "ertesi gün"ünü serinkanlı ve akılcı değerlendirmelere ayırmalıyız...
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025