Daha ilginci, ikinci taslakta, birinci metinde yer almayan bazı hususlar da mevcut...Rafa kaldırılan birinci taslaktan sonra, şimdi ikincisi üzerinde yoğun tartışmalar yapılıyor. Büyük olasılıkla bu metinde de bazı değişiklikler yapılacak. Bu çalışmalar, zirvenin yapılacağı güne, hatta son günün (17 Aralık) son saatine kadar devam edecek.* * *İKİNCİ taslakta, birincisinde olmayan hususlar arasında, örneğin müzakerelerin askıya alınması, derogasyonlar, müktesebata uyma gibi hususlarda, daha zorlaştırıcı veya kısıtlayıcı ifadeler yer alıyor. Kıbrısla ilgili paragraf eski şeklini korumakla beraber, Ege sorunlarıyla ilgili bölümde, bu konuda gerekirse Lahey Adalet Divanına başvuru yapılabileceği belirtiliyor.Ancak yeni metinde, bundan öncekinde de olduğu gibi, iki paragraf "boş" bırakıldı ki, asıl belirleyici olan bunlardır. Birincisi müzakere tarihi, ikincisi ise, müzakere sürecinin niteliği ve yönetimiyle ilgili...AB Başkanlığı, henüz bir mutabakat sağlanamadığı için, tarihle ilgili paragrafı boş bırakmayı yeğledi. Ancak sızan bilgiler, genel eğilimin müzakerelerin ekim ayında ("tarama"nın da muhtemelen nisanda) başlaması yönünde olduğunu gösteriyor. Bu da herhalde ya zirve öncesi bakanlar toplantısında, veya ayın 17sinde liderlerin bir araya gelmesi sırasında kesinleşecek.* * *MÜZAKERE süreciyle ilgili paragrafın boş bırakılmasının nedeni, henüz üye ülkeler arasında bir mutabakat sağlanamamış olmasıdır. Bu bölümde "müzakerelerin ucu açık bir süreç" olacağına ilişkin bir ifadenin yer almasını isteyen bir hayli üye var. Daha kötüsü, Fransa ve Avusturya gibi ülkeler, buna ya "imtiyazlı ortaklık" veya "sonucun önceden garanti edilemeyeceği" gibi terimlerin kullanılması lehinde girişimlerde bulundular.Türkiye, Başbakan Erdoğanın da belirttiği gibi, "tam üyelik hedefine yönelik müzakere süreci"ni öngörmeyen herhangi bir karar metnine karşıdır. Ancak, bazı ülkelerde kamuoyundaki ve siyasi çevrelerdeki hassasiyet nedeniyle, hükümetler müzakere sürecinin amacı ve kuralları konusunda kendi görüşleri doğrultusunda bir "açık kapı" da bırakmak istiyorlar.Kuşkusuz Türkiye açısından ideal olan şey, bu paragrafta, müzakere sürecinin sadece üyeliği gerçekleştirmeye yönelik olduğunun net olarak beyan edilmesi ve hatta bu konuda güvence sayılacak bir ifadenin kullanılmasıdır. Ama açıkçası, zirveden çıkacak karar metninde öylesine açık bir cümlenin yer alması olasılığı zayıf...* * *ABnin bu gibi sonuç bildirgelerinde tarafları yüzde yüz değilse de, geniş ölçüde tatmin edecek bir lisan kullanılır. Bu ifade şekli, uzun pazarlıklardan sonra, diplomasinin kelime oyunu hüneri kullanılarak sağlanır.Günlerdir Brükselde, Ankarada ve diğer başkentlerde süren tartışmalarda görülen de budur. Biz sonunda "varlar"ıyla, "yokları"yla, ortak bir zemin sağlanacağını umuyoruz. Tabii Türkiye için önemli olan, başlayacak müzakerelerde hedefin üyelik olduğuna ilişkin bir ifadenin "var" olmasıdır... skohen@milliyet.com.tr ABnin Dönem Başkanı Hollandanın hazırladığı Türkiyeyle ilgili ikinci -revize edilmiş- taslakta, birincisinde olduğu gibi, "var" olması beklenen bazı hususlar "yok", buna karşılık "yok" olması gereken birkaç nokta "var"...