Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BU küresel ekonomik kriz döneminde, iktidarda bulunan bir partinin seçimleri yeniden kazanması, büyük bir başarı sayılır.
Almanya’da Angela Merkel’in lideri olduğu Hıristiyan Demokratlar(CDU/CSU), böyle bir başarı kazanmış bulunuyor.
Aslında Hıristiyan Demokratlar bu seçimlerde -dört yıl önceki seçimlere göre- daha fazla destek elde etmediler, aksine, bir miktar oy kaybettiler.
Şansölye Merkel’in başında bulunduğu koalisyon hükümetinin diğer ortağı Sosyal Demokratlar(SPD) ise, liderleri F. W. Steinmeier’in deyişiyle, “acı bir yenilgi”ye uğradılar.
Angela Merkel’in yeniden hükümeti kurabilecek duruma gelmesinde iki önemli faktör var:
Birincisi, bizzat Merkel’in popülaritesi ve özellikle ona oy verenlerin güveni ve desteğidir.
Merkel’in başarısında kendisinin ilk kadın Başbakan olmasının büyük payı var. Bunun yanı sıra, karizmatik, ne istediğini bilen, kararlı ve enerjik bir politikacı olması da bir başka neden. Merkel bu nitelikleriyle, dört yıllık iktidarı sırasında iyi bir performans gösterdi ve özellikle son bir yıl içinde küresel ekonomik krizin Almanya’yı fazla sarsmamasını sağlayabildi.

Dengeler değişti
MERKEL’in bir dönem daha iktidarda kalmasını sağlayan ikinci önemli faktör de, Sosyal Demokratların hezimete uğramalarına karşılık, Hür Demokratların (FDP) hatırı sayılır oranda oy kazanmasıdır.
Bu aslında Merkel’in tam arzu ettiği bir sonuçtu. Gerçi Hıristiyan Demokratların dört yıl önce Sosyal Demokratlarla kurduğu koalisyon iyi yürümüş, Merkel ile Steinmeier uyum içinde çalışabilmiştir. Ama böyle bir “Büyük Koalisyon”da, ortak politikalar üzerinde anlaşmak daima mümkün olmuyor. Bu bakımdan Şansölye, kendi görüşlerine daha yakın olan liberal eğilimli Hür Demokratlarla bir koalisyon kurmayı düşünüyordu. Nitekim FDP’nin bu seçimlerden daha güçlü çıkması, bunun yolunu açmış oldu.
Merkel böylece birtakım ekonomik reformlardan (bu arada vergi indiriminden) sosyal politikalara(ve de dış ilişkilere) kadar birçok alanda kendi programını -ve vaatlerini- daha rahatça uygulamaya koyabileceğini umuyor.
Bu seçimlerin belki de en önemli özelliği, Hıristiyan Demokratlarla aynı koalisyonu paylaştığı ve özellikle kriz sırasında aynı performansı gösterdiği halde, Sosyal Demokratların büyük oy kaybına uğramasıdır. Bu yüzden 11 yıldır iktidarda bulunan SPD şimdi yenik düşmüş olarak muhalefet sıralarında oturmak zorunda kalıyor. Sosyal Demokrat oyların önemli bir kısmı, daha radikal sol çizgideki “Dei Linke” partisine kaymış bulunuyor.
İlk bakışta bu seçimlerde, sağ (hele iktidara gelmekle) güçlenmiş, sol ise (SPD’nin yenilgisiyle) zayıflamış görünüyor. Ama gerçekte diğer partilerle birlikte ortaya çıkan tablo sağ ve solun eşit güçte olduklarını gösteriyor.

Türkiye için daha zor
MERKEL’in kuracağı yeni koalisyon hükümetinin Türkiye’yi ilgilendiren konularda bazı sıkıntılara yol açması olasılığı var.
Türkiye’nin AB üyeliği konusunda SPD ve Dışişleri Bakanı olarak Steinmeier, Hıristiyan Demokratların olumsuz tavrını frenleyebiliyordu. Şimdi CDU/CSU kadar Türkiye’nin üyeliğine karşı olan bir FDP bu hükümette yer alacak.
Hür Demokratların Almanya’daki Türkleri yakından ilgilendiren sosyal politikalarla ilgili görüşleri -SPD’den farklı olarak- Hıristiyan Demokratlara daha yakındır.
Türkiye açısından, şimdi başlamakta olan ikinci Merkel dönemi, birinci dönemden daha zor durumlara yol açabilir...