Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

BAŞBAKAN Bülent Ecevit'in dün ABD'nin Ankara Büyükelçisi Mark Parris ile yaptığı görüşme, Irak konusunda Türkiye ile ABD arasında kapsamlı ve somut bir diyaloğun işaretini veriyor.
Gerçi bu görüşme, Büyükelçi'nin Ecevit'i 56. hükümeti kurmasından sonra ziyaret etmek ve kendisi ile Türk - ABD ilişkileri konusunda geniş bir "ufuk turu" yapmak arzusunun bir sonucudur; ama Irak'la ilgili gelişmeler bu görüş alışverişinde doğal olarak en geniş yeri almıştır.
Ecevit son demeçlerinde ABD'nin Irak politikasındaki "belirsizlikler"den ve Washington'un ne yapmak istediğinin tam olarak "anlaşılamamasından" söz etmiş ve "ABD ile diyaloğa oturmanın" gerekli olduğunu belirtmiştir.
Başbakan'ın dün Büyükelçi Parris ile buluşması, işte böyle bir fırsat yaratmıştır.
Gerçi son Irak krizi süresince Ankara ile Washington arasında bilgi ve görüş alışverişi eksik olmamıştır. Ancak Ecevit'in arzuladığı biçimde bir diyalog şimdi başlıyor. Bunun önümüzdeki günlerde ve haftalarda üst düzey temaslarla devam etmesi bekleniyor.
Bu arada Türk Dışişleri Bakanlığı'nda da Irak konusunda daha net bir politikanın oluşturulması için çalışılıyor. Bunun sonucunda Türk diplomasisinin daha aktif davranması ve bazı girişimlerde bulunması da planlanıyor...
* * *
TÜRK - ABD diyaloğundan beklenen başlıca husus, Irak'la ilgili pozisyonların daha açık olarak ortaya çıkması ve halen Ankara'da hakim olan bazı kuşku ve kaygıların giderilmesidir.
Ecevit'in deyişi ile, ABD'nin Irak politikasındaki belirsizlikler Türkiye'de huzursuzluk yaratıyor. ABD'nin Irak'a karşı askeri ve siyasi baskılarla Saddam rejimini devirmeyi amaçladığı bilinen bir gerçek. Ama bu genel strateji çerçevesindeki uygulamalar nasıl olacak? Bunda başarı şansı ve risk payı nedir? Çatışmanın büyümesi ne gibi yan etkiler yaratır? Saddam'dan sonra Irak'ın siyasal geleceği için neler düşünülüyor? Bu konuda belirlenen bir strateji var mı?
Bu ve buna benzer pek çok soru, açık yanıtlar gerektiriyor.
Clinton yönetiminin şimdiye kadar vermeye çalıştığı mesaj şu olmuştur: Dünyaya meydan okuyan ve gizlediği dehşet silahları ile ciddi bir tehdit oluşturan Saddam rejiminin sona ermesi şart (ABD, Iraklı diktatörün diplomasi ile yola geleceğine inanmıyor). Bunun bir yöntemi, askeri baskıları (bombardımanlar, uçuşa yasak bölgelerin denetimi gibi) sürdürmektir. Bu onu içerde hem askeri, hem siyasi bakımdan zayıflatacaktır... Diğer bir yöntem de, Irak dışındaki ve içindeki çeşitli muhalif grupları desteklemek, Saddam'a karşı bir hareket yaratmaktır. Saddam her ne kadar bombardımanları ve diğer baskıları atlatabiliyorsa da, giderek yalnızlığa sürükleniyor. Nitekim Arap Birliği Zirvesi'ndeki manzara (Irak Dışişleri Bakanı'nın sinirlenip salonu terketmesi) bunun bir göstergesi...
Amerikan diplomatları, ABD'nin Irak konusunda "politikasız" olduğu veya politikasında "belirsizliklerin" bulunduğu savını kabul etmiyorlar. Politikalarını yukarda kısaca özetlediğimiz şekilde açıklıyorlar. Sanıyoruz ABD Büyükelçisi'nin Başbakan'a verdiği izahat da, genel hatları ile bu doğrultuda.
* * *
ABD'nin Irak politikasının daha geliştirilmeye ihtiyacı olduğunu, Clinton yönetimi de biliyor. Örneğin çeşitli Iraklı grupların örgütlenmesi ve Saddam'a karşı bir hareket oluşturulması, henüz bir proje aşamasında. Bu çalışmaları yürütmek için seçilen uzmanın, ABD'nin Ankara'daki Büyükelçiliğinin iki numaralı adamı, Müsteşar Frank Ricciardone olması, başta Türkiye'de yanlış değerlendirmelere yol açtı. Sanıldı ki ABD bu faaliyeti Ricciardone'nun eli ile, Ankara'dan yönetecek. Oysa, çok geçmeden, bunun böyle olmadığı, ABD'li diplomatın Ankara'daki görevinin sona erdiği ve yeni işini Washington'dan yöneteceği anlaşıldı... Nitekim dün de Müsteşar - yeni sıfatı ile "Irak'ta geçiş için özel temsilci" - Dışişleri Bakanlığı'na giderek yeni misyonu hakkında bilgi verdi...
Gerçek şu ki, Irak konusunda Türkiye ile ABD arasında daha anlayışlı ve uyumlu bir ortama ihtiyaç var. Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in bize dediği gibi, "Ankara'nın ve Washington'un Irak konusundaki öncelikleri ve çıkarları her zaman tam örtüşmeyebilir, bu nedenle pozisyonları, görüşleri farklı olabilir. Ama bu bir kavga değil, aksine bir diyalog sebebi olmalıdır..."
Buna ABD tarafı da katılıyor. Büyükelçi Parris bunu dün bize şöyle ifade etti "Diyalog konusunda yüzde yüz mutabıkım. Böyle bir diyalog olmadan başarılı olamayız"...




Yazara E-Posta: s.kohen@milliyet.com.tr