Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad'ın önceki gün basın toplantısında söyledikleri, daha önceki beyanlarda da ifade edilen kararlılığı açıkça sergiledi. Mesaj şu: İran nükleer programından vazgeçmeyecek; ama bu konuda kapsamlı müzakerelere oturmaya da hazır...BM'nin verdiği sürenin bitmesi arifesinde Ahmedinecad kendinden gayet emin, uluslararası camiaya ve özellikle ABD'ye meydan okuyan tavrını sürdürüyor. BM Güvenlik Konseyi'nin İran'a nükleer programını askıya alması için verdiği mühlet bugün sona eriyor. Ancak Tahran'ın buna uyacağına dair en ufak bir işaret -ve umut- yok. İran liderine bu cesareti veren birçok faktör var: Ahmedinecad, İran'ın bölgede ve dünyada gücünü ve nüfuzunu artırmaya yönelik bir strateji izliyor. Nükleer program (ki bu ileride atom bombası üretmesine imkân verebilir) artık vazgeçilmez bir hedef ve de bir ulusal onur meselesi... Askeri alanda güçleniyor, yeni füzeler deniyor... Ekonomide, petrol fiyatlarının artması, ona büyük gelir sağlıyor... Bölgede olup bitenler (Irak'ta ve Lübnan'da), etkinliğini artırmasına yardımcı oluyor...Tabii bu sırada uluslararası camianın İran'ı baskı altında tutma çabasında başarılı olmaması da, Tahran yönetiminin ekmeğine yağ sürüyor. Nitekim bugün BM'nin verdiği mühletin sona ermesinden sonra ne yapacağı belli değil. Daha doğrusu ABD'nin istediği (ama diğer üyelerin arzulamadığı) ekonomik ve diplomatik yaptırımlara karar vereceği de şüpheli... Bu da İran yöneticilerinin BM için "havlayan, ama ısırmayan köpek" benzetmesi yapmalarına yol açıyor!Ne var ki İran rejiminin bu aşırı özgüveni, tehlikeli de olabilir. Dünkü "Washington Post"ta, tanınmış yazar David Ignatius Tahran'daki trafik karmaşasını anlatırken Ahmedinecad'ın politikasını, İranlı sürücülerin davranışına benzetti: Arabalar çarpışma noktasına kadar inatla burun buruna geliyorlar... Ama bunun kazayla sonuçlanması tehlikesi de var!.. Dünya kararsız Şimdilik İran yönetiminin manevra kabiliyetini ustaca kullandığı açık. Bu sayede İran giderek bölgede nüfuz alanını da genişletiyor, güç dengesini de kendi lehine çeviriyor.Bu, aslında İranlıların eski (Şah döneminde de) stratejik hedefiydi. Halen bölgede ve dünyada rahatsızlık yaratan durum, Tahran'da bu amacı gerçekleştirmeye çalışan yöneticilerin, radikal ideolojik ve siyasal gündemleri ve bu doğrultudaki davranışlarıdır.Bölgedeki olayları artık bu yeni "İran faktörü"ne göre değerlendirmek gerek. Ortadoğu'da ABD başka olmak üzere büyük devletlerin olduğu kadar, şimdi İran'ın da, kendi çıkarları doğrultusunda, açık veya gizli niyetlerinin ve hesaplarının bulunduğu gözden kaçırılmamalıdır. Bölgedeki her olay, artık bu kamplaşmanın ve zıtlaşmanın izlerini taşıyor...Önceki gün görevini devreden eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, konuşmasının bir yerinde bu durumun Türkiye için taşıdığı önemi belirtti ve -açıkça isim vermemekle beraber- İran'ın nükleer güç olmasının yarattığı tehdidi belirterek, Türkiye'nin stratejik üstünlüğünü kaybetmemesi gerektiğini savundu.Bu askeri olduğu kadar, siyasal alan için de söz konusudur. İran ile ilgili gelişmeleri bir de bu açıdan değerlendirmek lazım... skohen@milliyet.com.tr Dengeler değişiyor