Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

İRAN Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi'nin CNN aracılığı ile Washington'a ilettiği mesaj, ABD'yi sanıldığından daha fazla etkilemişe benziyor.
Hatemi'nin konuşmasını satırlar arasında dikkatle inceleyen Amerikan yetkilileri, bunu ABD - İran ilişkilerinin normalleştirilmesine yol açabilecek bir fırsat olarak değerlendiriyorlar. Nitekim "New York Times'ın belirttiği gibi, Washington ilk soğuk tepkisinden sonra, şimdi Tahran'a karşı yaklaşımını ve üslubunu değiştiriyor. Örneğin ABD yetkilileri İran'la kültür temaslarının başlaması ve İran uyruklularına vize verilmesi konusunu gündeme alıyor...
Washington'daki bu yeni hava, ötedenberi İran'la ilişkilerin düzeltilmesini savunan Amerikan çevrelerini de cesaretlendirmiş bulunuyor. ABD basınının uzman kalemleri - Thomas Friedman gibi - İran'a karşı izlenen eski politikanın terkedilmesini ve Hatemi rejimi ile bir diyalog kurulmasını öneriyorlar. ABD'nin eski diplomasi ustalarından Brzezinski, İran'a karşı ambargonun sürdürülmesini aptallık olarak nitelendiriyor ve bu politikanın İran'ı değil, ABD'yi yalnızlığa ittiğini belirterek bir an önce bu stratejinin değiştirilmesini istiyor.
Bu tür yankılar şimdi ABD'nin yakın dost ve müttefiklerinden de geliyor. Bir süredenberi Fransa ve Almanya'nın, İran'a yakınlaşmakta olduğu ve aynı politikayı ABD'ye de tavsiye ettiği biliniyor. Şimdi AB'nin dönem başkanı olan İngiltere de aynı tavrı sergiliyor. Londra'nın Washington'a çağrısı, İran politikasını gözden geçirmesidir. İngiliz Dışişleri Bakanı Robin Cook'un ABD'li meslektaşı Madeleine Albright'la yarın yapacağı görüşmede bu mesajı net biçimde vermesi bekleniyor...
* * *
KUŞKUSUZ bu aşamada Clinton yönetiminin ve de Kongre'nin İran'a karşı politikasında köklü bir değişiklikten söz etmek için zaman çok erken. Ama şu da bir gerçek ki, özellikle Hatemi'nin son davranışlarından sonra, "İran'a açılma" konusu, Washington'un gündemine oturuyor.
Gerek Yönetim'de gerekse Kongre'de İran'a karşı eski kuşkular ve güvensizlik sürüyor. Washington bu yüzden Tahran ile yakınlaşma konusunda çok ihtiyatlı davranıyor ve İran'a karşı uyguladığı ekonomik yaptırımların kaldırılmasını - en azından şimdilik - düşünmüyor.
Ne var ki, içten ve dıştan artan baskılar sonucunda bu tavır değişebilir. Kuşkusuz bu etkenlerden biri de, ekonomik çıkarlar ve bu alanda büyük Amerikan şirketlerinin lobi faaliyeti olacaktır.
Nitekim daha şimdiden, ABD iş çevrelerinin, Avrupalı rakiplerinin (ambargoya rağmen) bazı büyük projeleri (örneğin Total petrol şirketinin 2 milyar dolarlık bir projeyi) üstlenmesini gıpta ile izledikleri görülüyor. Bu dev şirketlerin "yaptırım yasası"nın iptal edilmesi için yakında bir çıkış yapmaları, herhalde şaşırtıcı olmayacaktır...
* * *
ÖNCEKİ günkü yazımızda belirttiğimiz gibi, ABD - İran (ve Batı - İran) ilişkilerindeki bu gelişme, Türkiye için büyük önem taşıyor. Bu trend, Türkiye ile İran arasındaki yakınlaşmayı kolaylaştıran bir ortam yaratacaktır. Eğer ABD İran'la ilişkilerini normalleştirirse (ve ambargoya son verirse) örneğin doğal gaz boru hattı projesinin önündeki engel kalkmış olacaktır.
Şimdilik bu engel duruyor. Nitekim Ankara'ya gelen Amerikan heyetinin Türk yetkililerine ve basınına açıkça verdiği mesaj budur. Bu bakımdan Türkmen gazının İran yolu ile Türkiye'ye ve Ceyhan terminalinden dünyaya ulaştırılması projesinin geleceği, belirsizliğini koruyor.
Türkiye, bu hattın fizibilite çalışmalarını Shell'e vermekle bir adım atmıştır. ABD, sadece fizibilite raporu için yapılan bu anlaşmaya karşı pek ses çıkarmıyor. Ancak, bugünkü politikasına göre, projenin uygulamaya konmasına karşı net bir tavır alıyor.
Bu rapor ancak yıl sonlarına doğru hazırlanacak. Bu arada ABD'nin savunduğu - ve Türkiye'nin de prensipte benimsediği - "Trans - Hazar hattı" ile ilgili fizibilitenin de ortaya çıkması bekleniyor.
Kararın verileceği tarihte (bu önümüzdeki yıla sarkabilir) ABD'nin İran politikası ne olacak? O zamana kadar Washington Tahran'a karşı tavrını değiştirir mi? Batılı - ve Amerikan - iş çevreleri İran'a başka bir gözle bakmaya başlar mı?
Bunlar olabilir de, olmayabilir de. Türkiye'nin bu arada her ihtimale karşı hazırlığını yapmasında yarar var. Bu herhalde seyirci gibi oturup beklemekten daha iyi...

Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr