Su sırada seçim gibi, AB konusunda da kafalar epey karışık. Sandık başına gitmeye iki gün kala, kime oy verileceği bir yana, AKP’nin kazanması halinde kimin başbakan olacağı veya Cumhurbaşkanı’nın hükümeti kurmakla kimi görevlendireceği konusu belirsizliklerle dolu. Herkes bu bağlamda kendine göre bir tahmin veya yorum yapıyor...
AB konusunda da Kopenhag zirvesine 41 gün kala, üyelik müzakereleri için Türkiye’ye bir tarih verilip verilmeyeceği, verilmediği takdirde Ankara’nın ne yapacağı da belli değil. AB’de her kafadan bir ses çıkıyor...
Çoğu insan bu durumda "hayırlısı ile 3 Kasım’ı da 12 - 13 Aralık’ı da bir atlatalım da, önümüzü bir görelim" demekten başka çare bulamıyor...
***
BÜTÜN bu hayhuya rağmen, AB konusunda bizim izlenimimiz, Kopenhag zirvesinin Türkiye’yi eli boş göndermemek için büyük gayret göstereceğidir. AB’nin "açık - seçik bir tarih" vermesi olasılığı zayıf. Ama doruktan "tarihe benzer bir şey", örneğin şartlı bir tarih çıkar.
Hemen belirtelim ki, "şartlı" derken kastedilen şey, henüz yerine getirilmeyen "Kopenhag kriterleri" bağlamındaki (yani insan hak ve özgürlükleri alanındaki bazı yasal düzenlemeler ve özellikle uygulamalar ile ilgili) koşullardır. Yoksa, "ilaveten" Türkiye’nin önüne konan yeni şartlar değil...
Hükümet yetkilileri sürekli olarak "AB mutlaka şimdi tarih versin" diye tutturmasaydı, Türk kamuoyunda düş kırıklığına kolayca dönüşebilecek beklentiler de herhalde bu derecede öne geçmeyecekti. Kuşkusuz 2004’te AB’nin saflarına yeni üyeler katılmadan, tarihin belirlenmesi önemli. Ama bu Aralık 2002’de olmadığı ve hele 2003 için de bir söz alındığı takdirde, dünyanın sonu sayılmaz.
Sanıyoruz - ve umuyoruz - ki, Kopenhag’dan çıkacak karar, bu doğrultuda olacak. Yani örneğin Yunanistan’ın yılın ilk altı aylık AB başkanlığı döneminde, "kesin tarih"in ilan edilmesi ve müzakere süreci başlaması, çok olası...
***
BU durumda Türk tarafının "top şimdi AB’de" veya Avrupa tarafının "yok top Türkiye’de" demesinin fazla bir anlamı yok. Doğrusu, topun her iki tarafın da ayağında olduğudur.
Türkiye açısından, Kopenhag’dan çıkacak ve müzakere süreci perspektifini verebilecek bir kararın ardından, kolları iyice sıvayıp işe koyulması, büyük önem taşıyor.
O zamana kadar dileriz yeni hükümet kurulmuş olur ve bu konuyu gündeminin öncelikli bir maddesi yapar...
Önceki gün "İnsan Hakları İzleme Komitesi" adlı uluslararası kuruluş, Türkiye’de (Güneydoğu Bölgesi’nde) "göç ettirilmiş kimseler" ile ilgili bir rapor yayımladı. Rapor bölgede PKK’ya karşı açılan savaş yıllarında evlerini terk etmek zorunda kalan veya bırakılan yüz binlerce vatandaşın çoğunun, hâlâ dönüş yapamadığını açıklıyor ve bunun çeşitli nedenlerini sayıyor. Sonunda bir dizi tavsiyede bulunuyor ve mutlaka bir plan hazırlanıp uygulamaya konmasını önererek, Bosna ve Kosova gibi ülkelerin bu sayede milyarlarca dolarlık mali destek sağladığını anımsatıyor.
Kuruluşun yetkililerinden Jonathan Sugden’in bir başka tespiti de, işkence olayları ile ilgili. Hükümetin bu konudaki duyarlılık ve iradesini öven yetkili, 5 ayda 30 işkence olayının not edildiğini belirtiyor. Adalet Bakanlığı’nın bu alandaki çalışmaları arasında, son olarak tutukluların hemen avukatları ile görüşme hakkını veren bir yasa tasarısının hazırlandığını belirten Sugden, "umarız yeni Meclis ve yeni hükümet, ağustos ayındaki olağanüstü gayreti gene gösterir ve bu yasayı da hayata geçirir" diyor.
Evet, hele şu seçimler geçsin ve kafalar bir netleşsin de, artık herkes işini yapsın...
Tunca Bengin
Trump-Musk-Derin Devlet üçgeni...
9 Haziran 2025
Cem Kılıç
Yeni mezuna GSS borcu 2 yıl yok
9 Haziran 2025
Abdullah Karakuş
Bayram notları ve bayramlaşmalar
9 Haziran 2025
Hakkı Öcal
Netanyahu’nun intikamı çok acı olacak
9 Haziran 2025
Dr. Demet Erciyes
Çok uyku akıl sağlığını bozabilir mi?
9 Haziran 2025