BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan ile KKTC Başkanı Rauf Denktaş arasında son günlerde medya yolu ile kızışan söz düellosu, iki liderin Kıbrıs meselesinin çözümü üzerinde çok ciddi görüş ayrılığı içinde olduğunu ortaya koyuyor.
İki "lider" diyoruz. Ankara ile Lefkoşa veya Türkiye ile KKTC demememizin nedeni, her iki yönden şimdilik tek bir sesin gelmemesidir.
Lefkoşa'da, muhalefetin bir hayli güçlenmesi ile sonuçlanan son seçimlerden sonra henüz yeni hükümet kurulmadı. Dolayısı ile KKTC'nin çözüm ile ilgili yeni pozisyonunun ne olacağı belli değil. Kaldı ki bu arada Denktaş inisiyatifi kapıp - büyük olasılıkla hükümeti kuracak olan muhalefetin görüşlerine ters düşen - bir politikanın bayraktarlığını yapıyor.
Ankara'da ise, ana çizgileri belli olsa da (ki bu da, Annan planının müzakere zemini olarak alınmasıdır), hükümetin alacağı pozisyon ve bunu ne ölçüde sürdüreceği bilinmiyor. Başbakan Erdoğan'ın son çıkışlarında ortaya koyduğu tavrın (Ankara'daki siyasal - askeri - bürokratik çevrelerin tereddütleri veya itirazları dikkate alınırsa), "resmi politika"ya dönüşüp dönüşmeyeceği henüz belli değil.
ABD'nin Kıbrıs temsilcisi Thomas Weston'un kafasının karıştığını söylemesini yadırgamamak lazım. Doğrusu Türkiye'de de, KKTC'de de, dış ülkelerde de herkesin kafası karışık!..
***
BU hafta Çankaya'da yapılacağı bildirilen toplantının bu karışıklığa son vermesi beklenir.
Ama bu nasıl olacak? Bir orta çizgide mutabık kalmakla... Bu da bir "uzlaşma dizisi"ni gerekli kılıyor.
KKTC'deki hükümetten başlayalım. Bir "milli mutabakat hükümeti"nden söz ediliyor. Tabii ki ideal olan şey, şu kritik dönemde, dört partinin de yönetimde yer almasıdır. Ama temel politikalar üzerinde görüş ayrılığı devam ederse bu nasıl sağlanır?
Her şey, Annan planı üzerinde alınacak tavra bağlı. Eğer Derviş Eroğlu'nun UBP'si ve/veya Serdar Denktaş'ın DP'si bu planı müzakere zemini olarak kabul etmezse ve Rauf Denktaş'ın katı tavrını benimserse, dörtlü/veya üçlü bir koalisyon kurulamaz.
Ankara'da da, eğer Başbakan Erdoğan, Annan planı ve KKTC'de "yeni politikalar ve yeni siyasetçiler" ile ilgili görüşlerinin arkasında durmazsa, Lefkoşa'da kurulacak yeni hükümetle uyumlu diplomatik atılımlar yapması mümkün olmaz...
***
TABİİ bu konuda Rauf Denktaş'ın alacağı tavır çok önemli. İdeal olan, Denktaş'ın bütün yetenek ve deneyimi ile, müzakereci olarak görevine devam etmesidir. Ama bunun için yeni gerçeklerle ve de Türk hükümeti ile uzlaşması gerek.
Ne var ki, dünkü demeci dahil son beyanları, Denktaş'ın tavrını hiçbir şekilde yumuşatmaya niyetli olmadığını gösteriyor. Denktaş bu inadını sürdürürse, hükümetin ya (onu harcama pahasına) sonuna kadar dayatması, veya (AB, ABD, BM ile bozuşma pahasına) geri adım atması gerekecek.
Kuşkusuz bir üçüncü ihtimal var; o da uzlaşıp bir orta yol bulmak, yani pratikte Annan planını reddetmeden masaya oturup karşı tarafla da uzlaşma sağlayabilecek görüş ve öneriler getirmek... Bakalım Erdoğan hükümetinin gücü ve etkinliği buna yetecek mi?