Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



TÜRKİYE'nin Kıbrıs'la ilgili kesin kararını vereceği an nihayet geldi. Bugün Çankaya'da yapılacak "Kıbrıs zirvesi", Ankara'nın Annan planı ve yeni Kıbrıs müzakereleri konusunda izleyeceği politikanın net işaretlerini verecek.
Nihayet diyoruz, çünkü günlerden, hatta haftalardan beri Ankara'dan çeşitli sesler geliyor. Hükümet adına yapılan açıklamalarda "Annan planı zemininde müzakerelerin başlaması"ndan yana bir tavır sergilenirken, bazı siyasi ve askeri çevrelerin beyanlarında buna ters ifadeler kullanıldı, hatta bu konuda Dışişleri'nde yapılan hazırlıklar teslimiyetçilikle özdeşleştirildi...
Çankaya'daki toplantıdan beklenen Türkiye'nin bundan sonra izleyeceği politikayı belirlemesi ve herkesin merakla beklediği kesin tavrına açıklık getirmesidir.
***
ANKARA'nın vereceği sinyali bekleyenlerin başında, KKTC'de hükümet kurma çalışmalarını sürdüren siyasi liderler ve tabii Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş geliyor.
Yeni hükümet ile ilgili çalışmaların şimdi ulaştığı noktada, CTP lideri Mehmet Ali Talat'ın, Serdar Denktaş'ın Demokrat Partisi (DP) ile bir koalisyon kurması söz konusu. Prensipte DP, Annan planını esas alan bir müzakere sürecine karşı değil ve bu bakımdan CTP'nin görüşüne (UBP'ye oranla) daha yakın. Ancak Serdar Denktaş'ın bazı ciddi rezervleri var. Ayrıca babasının da kendisi ve partisi üzerindeki etkisi inkar edilemez.
Eğer Ankara Annan planı zemininde müzakereleri destekleyen net bir tavır sergilerse ve Çankaya zirvesinin ardından Ankara'ya davet edilecek olan Cumhurbaşkanı Denktaş'ı da bu yönde ikna ederse, böyle bir koalisyon oluşturulabilecektir. O zaman hem KKTC'de hükümetin kurulması, hem de Cumhurbaşkanı Denktaş'ın görüşmeci olarak katılacağı yeni müzakere sürecinin başlaması mümkün olacaktır...
***
BUNUN tersini düşünmek kaygı verici.
KKTC'de denenecek başka koalisyon şekli olmadığına göre, bu krizi çözmenin tek yolu yeni seçimlere gitmektir. Ama bu zaten kaybedilen vaktin daha uzaması ve çözüm şansının tamamen yitirilmesi demektir. Türk tarafının böyle bir lüksü yoktur.
Başbakan Tayyip Erdoğan ABD ziyaretinin başında 26 Ocak'ta BM Genel Sekreteri Kofi Annan ile New York'ta bir araya gelecek. Ardından Washington'da Başkan Bush ile görüşecek.
Bütün beklentiler, Türkiye'nin belirlenen çerçevede müzakerelerin başlamasını kabul etmesidir. Tabii bu Annan planının aynen kabulü anlamını taşımıyor. Türk tarafı bu süreçte değişiklik önerilerini masaya getirebilecek. Ama Annan planını saf dışı eden yepyeni bir platform üzerinde "alternatif" bir plan sunmanın, ne BM, ne ABD, ne AB tarafından kabul edilmeyeceği açıkça belli...
Ankara tavrını bu gerçeklerin bilinci içinde belirlemek durumundadır.
***
ERDOĞAN hükümetinin çok zor bir durumla karşılaştığı açık. Bir yandan Kıbrıs sorununun çözümünü istiyor, bunu AB üyeliği, ABD ile ilişkiler, BM'deki konumu gibi faktörler nedeni ile zorunlu görüyor. Öte yandan KKTC'de ve Türkiye'de (hatta iktidar partisi içinde) Annan planını reddeden etkin çevrelerin itirazları veya muhalefeti ile karşılaşıyor.
Son dönemde hükümetin zikzaklı bir politika izlemesinin nedeni de bu. Ama artık karar günü geldi. Hükümet kesin karar verme cesaretini göstermeli ve de bundan sonra kararlılığını da sürdürmeli...