Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Gazetenin muhabirlerinden Kerin Hope, adanın iki kesimini ayıran Yeşil Hat'ın adeta bir uluslararası sınır haline geldiğini, iki toplumun da artık yaşamlarını birbirlerinden ayrı sürdürdüklerini belirttikten sonra, Yunan bir uzman olan Phillipos Savvides'in şu sözlerini aktarıyor:- "AB, sorun çözen bir kurum değil. Kıbrıs sorununun yeniden BM'ye götürülmesi gerekecek. Bu arada Kıbrıslı Rumlar, Avrupalı ortakları nezdinde epey itibar kaybettiler"...İngiliz gazetesindeki çarpıcı başlık ve yazıdaki ifadeler, uluslararası camiada giderek yaygınlaşan bir görüşü yansıtıyor. DÜNKÜ "Financial Times" gazetesinin yayımladığı Kıbrıs ekindeki bir yazının başlığı şöyle: "Bölünme kalıcı gibi görünmeye başladı." Aslında Papadopulos yönetimi, AB'den Türkiye'yi baskı altında tutmaya yönelik bazı kararlar çıkartabiliyor. Tıpkı geçen hafta olduğu gibi... Bunlar kendi açısından "taktik başarılar"dır.AB'nin son kararı dolaylı olarak da olsa, Kıbrıs sorununu Türkiye'nin üyelik müzakereleriyle ilişkilendiriyor. Türkiye limanları açmadıkça, askıya alınan dosyalar görüşülemeyecek. Bu 2009'a kadar böyle devam edecek. Yani her yılın sonunda aynı sorun ve gerginlik yaşanacak. (Tabii Türkiye'nin limanlarını açması, AB'nin izolasyona son vermesi halinde mümkün; ama, bu da şimdilik pek olası görünmüyor)...O halde AB'de "Kıbrıs engeli" hep Türkiye'nin karşısına çıkacak demek. Hatta limanlar açıldığı takdirde de, Rum tarafı "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin tanınması" dahil, sorunla ilgili başka konuları gündeme getirecektir.Bunun olmaması, ancak AB'nin Rumlara dönüp "yeter" demesi ve Türkiye ile müzakere sürecine hiçbir şekilde müdahale etmemesi için ona baskı yapmasıyla mümkündür. Şimdilik, AB içinde böyle bir görüş birliği ve siyasi irade görünmüyor... AB'de umut yok... Türk diplomasisi Kıbrıs sorununu, esas platformu olan BM'ye getirme çabasında. Doğrusu da budur. Yunan uzman Phillipos Savvides dahi, sorunun çözüm yerinin AB değil, BM olduğunu belirtiyor.Ama, Kıbrıs meselesinin yeniden BM gündemine getirilmesinde de büyük zorluklar var.Bir kere, bu işe sahip çıkan ve gönül veren Kofi Annan artık Genel Sekreter değil. Güney Koreli halefinin bu işe ısınması zaman alacak...İkincisi, Rum tarafı Annan Planı'nı ölü sayıyor. Dolayısıyla müzakerelerin -eğer başlayacaksa- hangi esaslar üzerinde yapılması gerektiği çok tartışılacak. Kaldı ki Papadopulos, Türk tarafının aksine, Annan Planı'nı daha çok kendi tarafına çekme, daha fazla taviz koparma niyetinde...Üçüncüsü, BM'de de işler her zaman beklendiği gibi yürümüyor. Annan'ın 2 yıl önce Güvenlik Konseyi'ne vermesi gereken (ve Rum tarafını eleştiren) Kıbrıs raporu, Rusya ve Fransa'nın engellemeleri yüzünden bir türlü sunulamadı. Rumların BM'de, AB'de olduğu gibi veto hakkı yok, ama onlar bu hakka sahip başka ülkelerin desteğini sağlayabiliyorlar... BM'de de zorluk var Bu durumda Türk diplomasisi ne yapabilir?Tabii ki, meseleyi BM'ye çekme ve AB içinde Rum engelini aşma çabalarını sürdürmek gerek. Ercan Havaalanı'nın dışa açılması gibi adımların atılması da elbet önemli. Ama, bunları da siyasi anlamda "taktik başarı" olarak görmek lazım.Aslında Kıbrıs sorununda daha yaratıcı yeni stratejiler geliştirme zamanı gelmiştir. Eski Dışişleri Bakanı İlter Türkmen'in "Hürriyet'teki yazısında belirttiği gibi, 'Ciddi bir açılım politikası veya kontrollü kriz' dahil, çeşitli alternatiflerin düşünülüp tartışılacağı 'bir beyin fırtınasına süratle ve şiddetle ihtiyacımız var'"... skohen@milliyet.com.tr Çaresi ne?..