Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Sami KOHEN

GEÇEN kasımda da aynı hava vardı: ABD ha vurdu, hava vuracak deniyordu.
Saddam, Irak'ın gizlice ürettiği söylenen "kitlesel imha silahlarını" denetlemek isteyen BM ekibine engeller çıkarıyordu. ABD'nin tehditleri, Rusya ve diğer ülkelerin baskıları sonunda Bağdat geri adım attı ve deneticilerin işini aksatmamaya söz verdi...
Şimdi iki ay sonra, aynı noktaya gelinmiş bulunuyor: Saddam direniyor, ABD tehdit ediyor, Rusya ve diğerleri yatıştırmaya uğraşıyor...
Bu kez krizin nedeni, denetimin kapsamı üzerindeki anlaşmazlıktır. BM ekibi Saddam'ın bakteriolojik ve kimyasal silahları kendi saraylarında sakladığından kuşkulanıyor ve bunların da denetim alanına dahil edilmesini istiyor. Sadam ise buna "hayır, buna hakkınız yok" deyip kesiyor.
Gerçekten yabancı deneticilerin egemen bir ülkenin saraylar dahil her yeri didik didik aramaya hakkı var mı? BM böyle bir muameleyi ne zaman kime karşı reva gördü ki?
Ama bir de işin öbür yüzü var: Saddam'ın ne yapacağı belli olmaz. Nitekim daha önce de "yok" dediği pek çok kitlesel imha silahının "var" olduğu ortaya çıktı. Saddam'ın gocunacak bir şeyi yoksa, kapıları açmak suretiyle deneticileri (ve ABD'yi) utandırması daha doğru olmaz mı?
Saddam'ın mantığı farklı. O, "çatışma uçurumu" (brinkmanship) oyununu sonuna kadar oynamayı yeğliyor. Sonunda geri adım da atsa, bu oyunu sürdürme yeteneğini gösteriyor. Ya karşı taraf (ABD) bu kez vurursa ne olur? Saddam bu riski de göze almaktan çekinmiyor...
* * *
ŞİMDİ çatışma tehlikesi, kasım ayından daha mı fazla?
Clinton ve Albright'ın son konuşmaları, ABD'nin Saddam'ın BM deneticilerine gereken izni vermemesi halinde askeri müdahalede bulunmaya kararlı olduğunu gösteriyor.
Şu anda böyle bir kararlılık var; ancak tarihi konusunda bir karar yok.
Washington, dost ve müttefiklerinin son diplomatik çabalarına (fazla umut bağlamamakla beraber) son bir şans tanıyor. Eğer bu çabalar da sonuç vermezse, "buuum"!.. ABD'nin bunu tek başına yapacağını Albright da açıkladı. Hem de Avrupa gezisinin amacının dost ve müttefiklerinin "desteğini sağlamak" değil, onlara ABD'nin ne yapacağını "anlatmak" olduğunu da vurgulayarak...
Körfez'de bekleyen güçlü "armada", Washington'dan gelecek emri bekliyor. Hedefler de belli. Pentagon sözcüsüne göre kitlesel imha silahlarının bulunduğu tüm tesislerin dışında, Irak'ın elit gücü Cumhuriyet Muhafızlarının karargahı, askeri istihbarat ve iletişim merkezleri de bu hedefler arasında.
Yani ABD bu kez - vurursa - fena vuracak...
Ancak bu Irak'ı "yola getirir" mi? Saddam bunun intikamını, sahip olduğu söylenen silahlarını sağa sola karşı kullanarak almaya kalkışır mı? ABD'nin askeri müdahalesi bu silahları bertaraf etse dahi Saddam'ı safdışı eder mi, yoksa Irak lideri "dokuz canlı" olduğunu bir kez daha gösterir mi?
Evet, ABD vurmasına vurur ve askeri alandaki üstünlüğünü kanıtlar. Ancak bunun ne gibi sonuçlar vereceğini kestirmek zor. Daha doğrusu böyle bir çatışmanın, bütün dengeleri altüst edecek bir durum yaratması olasılığı da var. Rus Savunma Bakanı İgor Sergeyev'in şu sözü düşündürücü: "Savaş olasılığı çok büyük. Şu anda bütün dünya için en tehlikeli olay budur"...
* * *
TÜRKİYE için daha da öyledir. Çünkü biz bu bölgedeyiz ve Irak'ın komşusuyuz. Ayrıca ABD'nin müttefikiyiz.
Ankara'nın temel tavrı, krizin daha önce olduğu gibi "çatışmasız" halledilmesi gerektiğidir. Ama bu şu anda bir dilekten öteye gitmiyor.
Ya ABD vurursa? Türkiye buna bulaşmamaya gayret edecek. Şimdilik ABD de, Türkiye'yi örneğin İncirlik Üssü'nün kullanımı gibi hassas bir konuda, zorlamaya niyetli görünmüyor. Körfez'deki gücü ve orada kullanabileceği tesisler ona yetiyor.
Doğrusu Irak'ın kitlesel imha silahlarına sahip olması, Türkiye'nin güvenliği açısından da, tehlikeli.
Irak'ın komşuları ile ve dünya ile barışan, uluslararası kurallara uyan bir yola girmesi, Türkiye'nin de çıkarınadır.
Ama mesele, Irak'ı "vurmak"la bu yola sokmanın mümkün olup olmayacağıdır...


Yazara EmailS.Kohen@milliyet.com.tr