Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



BUGÜN Brüksel'de iki günlük çalışmalarına başlayacak olan AB zirvesinden, Türkiye'yi memnun edecek iki mesajın çıkması bekleniyor: Birincisi, Türkiye'nin üyelik perspektifi ile ilgili. Üç ay önceki İlerleme Raporu'nda yer alan ve Türkiye'nin özellikle reformlar konusunda gösterdiği performansı öven ifadelerin, zirvenin sonuç bildirgesinde de cesaret verici bir üslupla yer alacağı anlaşılıyor. Bu, gelecek yıl aralık ayındaki zirvede, Türkiye'ye müzakere tarihinin verilmesi şansını artırabilecek bir gelişme...
İkinci mesaj, Kıbrıs'la ilgili. İlerleme Raporu'na eklenen strateji belgesinde, bu konuda kullanılan ifade, Türkiye'yi rahatsız etmişti. Belgede, Kıbrıs sorununda bir çözüme ulaşılamamasının Türkiye'nin üyelik çabalarında "ciddi bir engel oluşturacağı" öne sürülmüştü. Şimdi öyle anlaşılıyor ki, bu ifade şekli değiştirilecek ve bir çözüme varılmasının "Türkiye'nin AB üyeliğini kolaylaştıracağı" belirtilecek.
Aslında bu iki ifade şekli arasında pratikte büyük bir fark yok. AB "Kıbrıs'ta çözüm" ile Türkiye'ye "müzakere tarihinin verilmesi" arasında bir ilinti kurmuş bir kere. "Çözüm olmazsa, tarih zor verilir" deniyordu. Şimdi "çözüm olursa, tarih verme işi kolaylaşır" deniyor. "Ha Ali Veli, ha Veli Ali" gibi bir şey bu!
Ama önemli olan AB'nin, her şeye rağmen Türkiye'nin gönlünü hoş tutmak için ağız değiştirmesi ve daha "müşfik" davranmasıdır...
***
ASLINDA KKTC'de iki gün sonra yapılacak seçimlerden sonra, Kıbrıs meselesinde bir "hareketlenme" olacak. Dün de belirttiğimiz gibi, Ankara'da ve Lefkoşa'da, müzakereleri yeniden başlatacak bir Türk inisiyatifi için hazırlıklar yapılıyor. Seçimden sonra bu konuda çalışmalar tamamlanacak ve herhalde Noel - Yılbaşı tatilinin ardından temaslar başlayacak.
Türk girişimi, KKTC'de seçimleri kim kazanırsa kazansın, mutlaka yapılacak. Tabii bu açılımın ve sunulacak önerilerin içeriği, kimin iktidar olacağına da bağlı.
AB yetkilileri (ABD ve BM diplomatları da), müzakerelerin yeniden başlaması için Türkiye'nin devreye girmesini bekliyorlar. Ancak vurguladıkları bir nokta var: O da, ortaya konacak olan görüş veya önerilerin, Annan planı çerçevesinde olması, yani bu planı yok saymamasıdır. AB diplomatları Annan belgesi dışında "alternatif planlar"a yer olmadığını açıkça söylüyorlar.
Türk tarafı bu çerçeve içinde görüş ve önerilerini bir "paper" ile sunabilir. Rum kesiminden gelen haberlere bakılırsa, Papadopulos yönetimi de Annan planında bazı değişiklikler isteyen bir taslak sunmaya hazırlanıyor.
***
BU yeni açılımlardan çözüm yönünde bir sonuç çıkabilir mi? Bu çalışmaları Güney Kıbrıs'ın AB üyeliğinin kesinleşeceği mayıs ayına kadar tamamlamak mümkün mü? Mayıstan sonra doğacak durum, gelecek aralık ayında Türkiye'ye bir tarih verilmesini engeller mi?
Yanıtlanması son derece zor sorular bunlar... Şimdiden söylenebilecek şey, pazar günü KKTC'deki seçimlerin, bütün bu konularda "belirleyici bir rol" oynayacağıdır...
Gerçekten bu kez, 140 bin seçmenin kullanacağı oy, dolaylı olarak da olsa, hem Kıbrıs'ın, hem de 70 milyonluk Türkiye'nin siyasal geleceğini yönlendirecek. Türkiye'nin AB yolu dahil, genelde dış politikasının rotası, bu seçimlerden etkilenecek...
Kıbrıslı Türk seçmenler, öylesine ağır bir sorumluluk taşıdıklarının farkında mıdır?