Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

En önemlisi, belgede tarih yok. Yani ABnin Türkiyeyle üyelik müzakerelerini ne zaman başlatacağına ilişkin tek satır yok.17 Aralık zirvesine sunulmak üzere hazırlanan taslakta, biri Türkiyeyle direkt ilgili, diğeri de genel bir "müzakere çerçevesi" başlıklı iki bölüm yer alıyor. Türkiyeyle ilgili bölümün 5 paragrafının son maddesi (ki müzakere takvimini açıklaması gerekiyor) boş bırakılmış. Tabii ki, 17 Aralıktaki karar gününe kadar bu boşluk doldurulacak. Ama nasıl?Dün de belirttiğimiz gibi, özellikle Fransa ve Avusturya, "ucu açık müzakere süreci"nin yanı sıra, bir de "imtiyazlı ortaklık" veya "güçlendirilmiş işbirliği" gibisinden bir ifade eklemek eğiliminde. Anlaşılan "başkanlık" makamı, bu paragrafın doldurulmasını, ilgili hükümetlere veya liderlere bırakmayı yeğlemiş. Yani bu önemli husus, tartışmaya, pazarlığa açık bırakılıyor. Kim bilir, belki nihai karar ancak son gün, son dakikada zirvede verilebilecek...* * *TASLAKTA "yok" olacağı sanılan, ama "var" olan diğer bir husus da, Kıbrısla ilgili. Hatırlanacağı gibi AB Komisyonunun raporunda Kıbrısa atıf yoktu. Bu belgede var. Ama Kıbrısın adı geçmeden, genel ifadelerle var...Üçüncü paragraf şöyle diyor: "Avrupa Konseyi Türkiyenin yeni üyelerin katılımını göz önüne alarak, Ankara Anlaşmasıyla ilgili ek protokolü imzalamasını memnuniyetle karşılar..."Bunun anlamı şu: Türkiye, Kıbrıs Rum yönetimini tanısın...Demek ki, Papadopulos yönetiminin - ve de Atinanın - yoğun kulisi, sonuç vermiş. AB dönem başkanlığı kararla ilgili taslakta isim vermeden (ama herkesin rahatça sezeceği biçimde) Kıbrısa bir paragraf ayıramadan edememiş...Peki, bu "tanıma" ne zaman olmalı? 17 Aralık zirvesine kadar mı? Müzakerelerin başlangıç tarihine kadar mı? Yoksa müzakere süreci içinde mi? Bu konuda açıklık yok.Yetkililer ve analistler, 17 Aralıka kadar böyle bir şeyin olamayacağını herkesin (Rumlar ve AB yöneticileri dahil) bildiğini belirtiyorlar. Dolayısıyla, 3. paragraftaki bu ifade şeklinin değişeceğini tahmin ediyorlar.* * *BU "var"larla "yok"lar bir yana, iki hususu da gözden kaçırmamalı: Birincisi, sözü geçen belgenin şimdilik sadece bir "taslak" olduğu, bunun bugünden itibaren yapılacak birçok toplantıda tartışılacağı ve muhtemelen bazı kısımlarının değiştirileceğidir. İkincisi ise, taslağı değerlendirirken, tümünü - kullanılan ifadeleri de dikkate alarak - incelemek gerektiğidir.Örneğin Türkiyeyle ilgili bölümün ilk iki paragrafı, Komisyon raporunun tavsiyelerini ("müzakerelerin gecikmeksizin başlaması" ifadesi gibi) benimsiyor. Serbest dolaşım, müzakerelerin askıya alınması gibi hususlara, bu kez daha genel ilkesel "çerçeve" bölümünde yer veriliyor. Bu ifadeler de, genelde Komisyon raporunun gerisinde değil. Pratikte serbest dolaşımda "koruyucu tedbir"lerin sürekli olup olmayacağı veya bazı ciddi demokrasi ihlallerinde müzakerelerin askıya alınıp alınmayacağı, ancak görüşme sürecinde belli olacak hususlardır.* * *EVET, bu şekliyle taslaktaki bazı hususlar hoşa gitmeyebilir. Şimdiden telaşlanmaya ve hele umutsuzlanmaya gerek yok. Her zaman belirtildiği gibi, uzun, çetin bir yoldur. Hele yolun zirveye kadar olan bölümü, daha da engebelidir. Bunu aşmasını bilmek lazım. Tabii, hedefi şaşırmadan... skohen@milliyet.com.tr TÜRKİYE açısından, AB dönem başkanı Hollanda tarafından hazırlanan taslak belgede var olması beklenenler yok; yok olması gerekenler ise var!..