Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı



KKTC lideri Rauf Denktaş istediği kadar Annan planını bir "ahlaksız teklif" olarak nitelendirsin ve bunun müzakere edilemeyeceğini söylesin, gerçek şu ki dünya Kıbrıs sorununun çözümü için sadece bu planı geçerli sayıyor veya başka bir çıkış yolu görmüyor.
• Uluslararası camianın temsilcisi olarak kabul edilen Birleşmiş Milletler, (Güvelik Konseyi dahil) blok halinde Annan planının arkasında duruyor...
• Avrupa Birliği (gene blok halinde) bu planı sahiplenmiş durumda. O kadar ki, bu temelde gelecek mayısa kadar bir anlaşma sağlanamadığı takdirde, Kıbrıs adına Güney kesiminin üyeliğini kesinleştirecek ve Kuzey'i bunun dışında tutacak...
• ABD, Annan planının çözüm olarak esas alınması için devrede. Özel temsilci Thomas Weston bu amaçla ikna turlarını sürdürüyor...
• Rusya'nın, Çin'in, İslam ülkeleri dahil, Üçüncü Dünya'nın bu konuda sesi pek çıkmıyor; ama onlar da BM'nin girişimlerini destekliyor ve Annan planı çerçevesinde bir çözüm bekliyor...
Kısacası, Denktaş'ın elinin tersi ile ittiği (ancak Ankara'nın çok daha temkinli yaklaştığı) Annan planı üzerinde, uluslararası bir konsensüs var.
***
DENKTAŞ ve onun gibi düşünenlere göre, Annan planı temelinde kötü bir çözümü kabul etmektense, meseleyi çözümsüz - veya bugünkü halinde - bırakmak daha iyi. Varsın AB Güney Kıbrıs'ı alsın, Türkiye'ye üyelik müzakeresi için tarih vermesin, Kıbrıs Türklerini dışlasın. Ada gene bölünmüş kalır, hatta bir daha hiç birleşemez, Kuzey Kıbrıs bir şekilde Türkiye ile bütünleşir; nihayet Türkiye AB'siz yoluna devam eder...
Bu görüşü savunanlar hep AB'yi esas argüman olarak kullanıyorlar: Türk tarafının Annan planını kabul etmesi halinde AB'nin Türkiye'ye tarih vereceği garanti mi? AB başka bahanelerle Türkiye'nin üyelik yolunu keser mi? Kıbrıs'ta taviz vermek sırf AB üyeliği için değer mi?..
Meseleyi sadece AB'ye endekslemek, yani "Kıbrıs'ı (Annan planı çerçevesinde) çözmezsek, AB'ye girmeyiz... Pekala, girmesek ne olur ki?" gibi bir mantıkla değerlendirmek yanlış.
• Birincisi: Gerçekten AB şansını yok etmek, Türkiye için (ve de Kıbrıs Türk halkı için) büyük kayıp. Evet, maddi ve manevi kayıp... Tabii AB'ye ideolojik nedenlerle veya onu düşman sayan saplantılarla karşı çıkanlar için bu sonuç o kadar önemli değil. Türkiye başka seçenekler bulur...
• İkincisi: Yukarıda belirttiğimiz gibi Kıbrıs meselesinin çözümü konusunda bugün oluşmuş olan uluslararası bir konsensüs var. Türk tarafının buna meydan okuyan bir tavır takınması, Ankara'yı uluslararası bir cephe ile karşı karşıya getirir, onu diplomasiden ekonomiye kadar, birçok alanda sıkıntıya sokar, zarara uğratır...
***
EVET, sadece "AB faktörü" değil söz konusu olan. Konuya daha global açıdan bakmak gerek... O zaman meseleyi çözümsüzlüğe terk etmenin yol açacağı olumsuzluklar herhalde daha iyi anlaşılabilir.
Bir nokta daha var. Kıbrıs'ta Annan planı çerçevesinde çözüm yönünde, öylesine geniş bir konsensüsün oluşmasının ve baskıların daha çok Türk tarafına yönlenmesinin nedenleri nedir acaba? Bunu sırf "dünya Türkleri sevmiyor veya anlamak istemiyor" gibi çok basite indirgenmiş sloganlarla izah etmek mümkün değil. Bu noktaya gelinmesinde son zamanlarda izlenen yanlış politikaların, yetersizliklerin ve duygusallıkların payını iyi saptamak lazım.
Bunun muhasebesini yapıp gerçekçi yolu seçmek için zaman çok geç değil...