Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

İran nükleer programı ile gerçekten neyi amaçlıyor? Eğer hedefi askeri anlamda bir nükleer güç olmaksa, bu engellenebilir mi? Bunun yöntemi ne olabilir?Boğaziçi Üniversitesi - TÜSİAD Dış Politika Forumunun dün İstanbulda düzenlediği "Nükleer Tartışma" konulu konferansta Türk ve yabancı konuşmacılar bu soruların yanıtlarını aradılar.* * *Tartışmanın bizce en ilginç yönü, iki İranlı akademisyenin birbirinden oldukça farklı görüşler içeren konuşmalar yapmış olmasıdır.Tahran Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü profesörü Abumohammed Isgarkhani, ABDnin doğrudan veya Avrupa yolu ile İranı nükleer programı konusunda "ağır baskı" altında tuttuğunu, bu nedenle Tahranın kendisini uluslararası yükümlülüklere bağlı hissetmediğini söyledi. Hindistan ve Pakistanın nükleer güç haline gelmelerini örnek gösteren profesör, uluslararası sistemin başarısızlığı karşısında İranın da "hayatta kalma stratejisini" ve de "ulusal gururunu" korumak hakkına sahip olduğunu vurguladı.Diğer akademisyen, gene Tahran Üniversitesinden Dr. Nassar Hadian ise, İranın nükleer programını bomba üretimi noktasına getirmeden geliştirebileceğini, bu konuda Batı ile uzlaşabileceğini söyledi ve şu ilginç ifadeleri kullandı: "Halen İranda müzakerelere artık ABDnin dahil edilmesi gerektiği fikri tartışılmaya başladı. İdeolojik nedenlerden hükümet bu konuda suskun. Ama ödün vermesi istenen taraf AB değil, ABD olduğuna göre, onunla müzakere etmek lazım. Allaha şükür, şimdi bu konu aydınlar arasında, basında hatta bazı hükümet çevrelerinde tartışılıyor"...Bu gerçekten önemli bir açıklama. Ayrıca iki İranlı akademisyenin İstanbuldaki toplantıya farklı görüşler getirmesi de, İranda çoksesliliğin gelişmekte olduğunu gösteriyor...* * *Batılı konuşmacılara gelince, Avrupalılar daha çok "havuç stratejisi" üzerinde durdular. Örneğin Avrupa Parlamentosundaki Yeşillerden Angelika Beere göre, Avrupa İranı, teknoloji ve ekonomi alanında destek karşılığı, atom bombası yapımından vazgeçmesi için ikna etmeli... Frankfurttaki Barış Enstitüsü Direktörü Dr. Bernard Kubbig ise bu sorunun sadece Avrupanın çabasıyla halledilemeyeceğini, ABDnin -ve hatta İsrailin de- buna dahil edilmesi gerektiğini belirtti... "Los Angeles Times"ın muhabiri Douglas Frantz da benzer bir görüş ifade etti ve çözüm yolunun ABD ile İran arasında bir diyaloğun başlaması olduğunu vurguladı.Böyle bir diyaloğun ve yakınlaşmanın sağlanmasında, Türkiye bir rol üstlenebilir. Mısırlı konuşmacı, emekli general Muhammed Kadri Said, "bölgesel" bir inisiyatiften söz etti. Türk diplomasisi buna neden önayak olmasın?.. skohen@milliyet.com.tr İranın nükleer programını sadece enerji üretmek için değil, aynı zamanda atom bombası imal etmek için kullanması olasılığı, Batının korkulu rüyasıdır. İranın bu yola sapmaması için neler yapılması gerektiği, bir süredir hararetle tartışılıyor. Bu konuda görüşler farklı: Avrupalılar çözümü müzakere ve uzlaşmada görüyorlar. Yani İrana bir "havuç" uzatılması gerektiğini savunuyorlar... Amerikalılar ise; "havuç stratejisi" ile bir yere varılamayacağına, İranlıları bu işten vazgeçirmek için başka opsiyonları da (askeri seçenek dahil) açık tutmak gerektiğine inanıyorlar. Yani onlar da "sopa stratejisi"ni savunuyorlar...