Sami Kohen

Sami Kohen

skohen@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

“TIMES” gazetesinin manşeti “Satılık Parlamento” diye geçiyor. “Guardian”ın başlığı ise “Utanç Verici Zafer” şeklinde...
Olay, İngiliz Avam Kamarası’nın Başbakan Gordon Brown’un terörle mücadele çerçevesinde önerdiği bir yasa değişikliğini onaylamasıyla ilgili.
Buna göre, -yasa kesinleşirse- terör zanlılarının gözaltında tutulması süresi, şimdiki 28 günden 42 güne çıkacak. Yani terör eylemlerine karıştığından şüphe edilen şahıslar, soruşturma boyunca, mahkemeye çıkarılmadan, 6 hafta nezarette yatacaklar.
Başbakan Brown ve İşçi Partisi hükümeti, bu yeni yasal düzenlemenin parlamentoda kabul görmesi için haftalarca uğraştı. Gereken çoğunluğu alabilmek için çeşitli manevralara girişti. Bir rivayete göre de, Kuzey İrlanda’ya 225 milyon sterlinlik bir ekonomik destek vaat ederek, bölgeyi temsil eden başka bir partiye mensup milletvekillerini ayarttı...
Sonuçta yasa geçti, ama sadece 9 oy farkla. Brown’un partisinden 36 milletvekili muhalefetin safına geçerek önergeyi reddetti.
Tasarının Avam Kamarası’ndan geçmesiyle iş bitmiyor. Sırada Lordlar Kamarası var. Bu üst kamarada Brown’un inisiyatifine destek yok. Dolayısıyla sonuçta önerge yasalaşmayabilir.

Kim haklı?
Brown’un terör zanlılarının gözaltı süresinin 42 güne çıkarılması istemi, terörle mücadele eden polis ve diğer kurumların da dile getirdiği şu argümana dayanıyor: İngiltere son yıllarda birçok kanlı terör eylemine sahne oldu. Üstelik bu eylemler, uluslararası terörist örgütlerinin işi. Yakalanan zanlılarla ilgili soruşturma çok zaman alıyor. Bu ihtiyaç daha önce de hissedildiği için, gözaltı süresi 2000 yılında 48 saatten 7 güne, 2003’te de 28 güne çıkarılmıştı. Şimdi bu sürecin sonuç vermesi için 42 gün gerekiyor...
Buna karşı olan çevreler -muhalefet partileri, sivil toplum örgütleri ve medyanın geniş bir kesimi- şu görüşü savunuyor: Polisin tahkikat aşamasında bu kadar zamana ihtiyacı yok. Zaten çok tehlikeli bir durum varsa, hükümet olağanüstü yetkisini kullanarak 30 günlük ek bir zaman isteyebilir. Şimdiden bir yasayla bu süreyi bu kadar uzatmak, antidemokratiktir...
İngilizler bu durumu kendilerine yakıştırmıyorlar. “Daily Telegraph”ın deyişiyle, “1215’te Kral John döneminde kabul edilen hak ve özgürlükler 2008’de zedeleniyor”...
Birçok İngiliz için mesele güvenlik gerekçesiyle gözaltı süresinin 2 hafta daha uzatılmasından ibaret değil. Mesele İngiltere’deki köklü özgürlük düzeninin bir avuç terörist yüzünden bozulmasıdır. Muhafazakâr Parti lideri David Cameron şöyle diyor: “Teröristlerin özgürlüklerimizi yıkmak istedikleri açık; ama biz de özgürlüklerimizi kendi elimizle zedelersek onların amaçlarına hizmet etmiş oluruz”...

Hangisi doğru?
Bu güvenlik-özgürlük ikilemi, terörizmle karşılaşan (Türkiye dahil) bütün ülkelerin sorunudur. İngiltere’deki tartışmalar bu bakımdan yakından izlenmeye değer...
Güvenlik nedeniyle özgürlüklerin kısıtlanabileceğini savunanlar da, buna karşı çıkanlar da, İngiltere’deki bu son gelişmeyi, kendi argümanları lehinde kullanabilirler. “Bakın İngiltere bile gerektiğinde kısıtlamalar getiriyor” denebilir; buna karşılık “Sonuçta İngiltere’de bu kısıtlamaların getirilmesine karşı güçlü bir akım var” tezi de savunulabilir...
Gerçek şudur ki, terözim tehdidiyle karşılaşan ulusların kendilerine özgü şartları vardır ve “güvenlik-özgürlük ilintisi”ndeki dengeler de ülkeden ülkeye değişmektedir...